ALİCAN ATAK

Bugün ne yazmayayım…

Bugün kalemi elime alıp, “Bugün ne yazayım?” diye düşündüm. 

Belkide hiç bir zaman böyle çaresiz kalmamıştım. 

Yazacak o kadar çok şey var ki.

Ülke gündemimiz dakika dakika değişiyor.

Yazacak onca çok şey varken önceliğini hangisine verme konusunda tereddüte giriyorum 

Bunu yazarsam daha iyi mi olur.

Okuyucuyu bilgilendirmek  için  o mu ,bu mu derken.. 

Aman yazsam ne olacak kim okuyor , diye de içimden geçmiyor değil ..

 

Normal şartlar altında her yazar yapar bunu. Ama bizde,

Bunun tam tersi işleniyor güzel ülkemizde. Her yazar bilgisayarını açıyor ve her gün, “Bugün ne yazmayayım” diye düşünüyor.

 

Öyle değil mi? 

Her gün yaşanan birçok olayı rahatlıkla kaleme alabiliyor muyuz? 

Hangi gazeteci özgür, 

Söyleyin var mı böyle bir gazeteci? 

Ha bana tehdit gazeteciliğinden bahsetmeyin. Mesnetsiz yazılarını şantaj olarak kullanıp, karşıdaki kişiyi rencide ettikten sonra maddi pazarlığa girenleri anlatmayın. 

Onları zaten bizden saymıyorum. 

İşimiz, işini ciddi yapanlarla, adam gibi mesleğini icra edenlerle. 

Çakallarla işim  yok.

 

Aslında kendimi tenzih edebilirdim. 

Yazılarımı kendi özgür irademle yazmaya yazılarımda sadece insanlara doğruları dilimin döndüğü ve mürekkebimin yettiği kadarıyla yazmaya çalışıyorum .

Sokak diliyle yamayı seviyorum. 

Çünkü ben oralardan geldim. 

Oralarda büyüdüm.

Büyüğe saygı nedir iyi bilirim .

Ama bunun yanında iyi de bir sarrafım ,

Ölçüp biçmeyide iyi bilirim.

 

Kalem kırıldı mı çöpten başka yer kalmaz benim yanımda .

Fakirin sonrasını severim ,çünkü bende o sofradan yiyerek bu yaşa geldim .

Acı yoksulluk nedir bilirim bir lokma ekmeği soframa katık yaptığım günleri asla unutmadım .

Yüksek tepelerde karla boğuşmak yerine alçaklarda sıcakla yaşamayı seçtim .

 

Bu konuda bir endişem yok, yalakalığa  da    hiç ihtiyacım  yok. 

Takım elbise giymeye ve giyenlerle yemekli toplantılarda onları yüksek dağlara çıkarıp kendimi ezik konuma düşürmeye de hiç ihtiyaç duymadım  yalnızca ben ben olma çabası içerisindeydim. 

Kimsenin ne ucuz kahramanı nede yalancı dostu olmadım. 

Dost bildiklerime abi kardeş şiarı ile büyüdüm.

Dedim ya..

Ancak ben sadece beni temsil etmiyorum. Bazen  yazdığımız her cümleyi herkese bağlarlar. 

Otomatikman üzerimde mahalle baskısı oluşur. Bu zamanla özgür kısıtlığına yol açar. 

Yazarlar bazen “Onu yazma” baskısının ötesinde, “Bunu yazmamalıyım” baskısı da yaşar kendiliğinden…

 

Benim de aklımdan bin bir türlü konu geçiyor. Belediyenin , bir önceki dönem gibi neden projelerine start vermedi. 

Mali sıkıntı gerçekten büyük mü? 

İluh dersinin ıslahı için  neden çalışmalar başlatılmıyor

İlimizdeki bazı yöneticilerin  neden eleştiriye tahammülü yok? 

Neden hep dışarıya karşı sessiz dururken, içeriye yüksek ses veriyor? 

İşsizlik ve istihdam konusunda adımlar atılıyor.

Ama yerli sanayiciden çok yabancı sanayici bu şehre hizmet veriyor.

Yerli sanayiciler bu şehir size ne yapt ki  çalışmalarınız memleketinizde yapmıyorsunuz.

Kenar semtler kentsel dönüşüm beklerken. 

Sosyete mahallerinde yeni imar alanları açılıyor. 

Engelli bireylerin yanındayız nutuklarım Atanlar.

engellileri görünce 360 derece dönüyor. 

Eğitim sıralamasında 72 şurada olmamız kimsenin umrunda değil.

Gelecek nesillerimizi kahvehane köşelerinde görmekten hiç mi utanmazlar.

Şehir trafiği her gün sürücülerin  kabusu olmaya devam ediyor.

Mesai çıkışı şehrin bir idarecisi hiç mi bu yoldan geçmiyor bu şehrin ağaları 

Olmuyor olmuyor, 

hep sorun, 

hep acı hep şikayet.

Yazacak güzel bir şey varsada biz mi görmüyoruz . 

Veya duymuyorum.

 

Sahi ne yazmamayım.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri