DEVA Partisi İl Yönetimi kentteki ulusal ve yerel basınla bir araya geldi

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA Partisi) Batman İl Başkanı ve Kurucu İl Heyeti, kentteki ulusal ve yerel basınla kahvaltıda bir araya geldi.

Kentteki ulusal ve yerel basınla kahvaltı da bir araya gelen DEVA Partisi Batman İl Başkanı ve İl Kurucu Heyeti, teşkilatlanma sürecine ilişkin açıklama yaptı. DEVA Partisi Genel Merkezi’nde yapılan mülakat sonucu göreve getirilen Av. Melik Müjdeci , kurucu il heyetini tanıtarak teşkilatlanma sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak teşkilatlanma sürecini anlattı.. Batmanımız için hayırlı olsun Bunun yanı sıra toplantıda,  DEVA Partisi il kurucu üyeleri Avukat Ferda Ayış, iş insanı Sedat Erpolat, iş insanı Veysel Tekin ve iş insanı Turan Songur katıldı.
 
“YÜKÜMÜZ AĞIR AMA DEVA OLMAYA GELDİK”
 
Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA Partisi) Batman İl Başkanı Müjdeci, burada yaptığı açıklamada, yeni bir yolda yürüdükleri ve başarılı olmak istediklerini ifade ederek şunları ifade etti: “Bundan 4 yıl önce 15 temmuz 2016 tarihinde demokrasimize, milletimizin iradesine ve devletimize yapılan darbe girişimini lanetliyorum ve o gece hayatlarını; milleti ve devleti için feda ederek şehit düşen vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
 
Deva Partisi Batman Kurucu İl Başkanı olarak karşınızda bulunuyorum. Çok ayrıntıya girmemek koşulu ile kendimi tanıtmak isterim, 2016’dan beri Batman’da avukatlık yapıyorum. 2 yıla yakın süreyle Seyitler ve Ehli Beyt Derneğinin başkanlığını da sürdürüyorum. Avukatlık mesleğini icra ederken ve sivil toplum alanında çalışmalar yaparken ülkemizin makro sorunlarını ve güncel hayatımızı bire bir etkileyen bu makro sorunların türev sorunlarını görme imkanımız oldu. Tabi icra ettiğim meslek ve sivil toplum kuruluşunda yürüttüğümüz görev nedeniyle çalışma arkadaşlarımızla  ülkemizde yaşanılan sorunlara dair tartışmalarımız,  çözüm önerilerimiz  ve eleştirilerimiz oluyordu ancak bunlar daha ziyade birer fikir teatisi şeklinde gerçekleşiyordu. İşte ülkemizi, bölgemizi, ilimizi ve bireysel olarak güncel hayatlarımızı meşgul eden;  abartmadan ifade edeyim bütün enerjimizi ve emeğimizi emen bu sorunları çözmek üzere yola çıkan ekibe katılmak bu ekibe naçizane katkı sunmak için Deva Partisi’nde siyasete girdim. Bu yüzden bu sorunları sürekli dile getirmektense bu sorunları çözüm üretmek amacını şiar edindik. Karanlığı lanetlemektense en azından bir mum yakmayı hedefliyoruz. Kurucu Heyetimizde, Avukat Ferda Ayış, İş insanı Turan Songür, İş insanı Sedat Erpolat ve İş insanı Veysel Tekin yer almaktadır. Heyetimizle birlikte teşkilatlanma çalışmalarımız ve istişare toplantılarımız devam etmektedir.
Partimiz, “özgürlük, eşitlik, adalet” temelleri üzerine kurulu bir demokrasi anlayışının savunucusudur. Bu itibarla, temel hak ve özgürlükleri; etnik köken, dil, din, mezhep, cinsiyet, siyasi ve sosyal aidiyet farkı gözetmeksizin tüm insanlar için tanıyor ve iç hukukumuzu bu standartlara göre uyarlamayı hedefliyoruz. 
 
Parti programımızda da belirtildiği üzere, Deva Partisi tüm politika oluşturma, karar alma ve uygulamalarında; şeffaflık, hesap verebilirlik, dürüstlük, çoğulculuk, katılımcılık, kurumsallaşma, her alanda liyakatı esas alma, işi ehline verme, istişareye ve ortak akla dayalı yönetim, vatandaşlarımız arasında hiçbir ayrım yapmama, her koşulda gelişmiş bir demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri ve hukukun üstünlüğünü savunma,  toplumun değerlerine, ihtiyaç ve taleplerine duyarlı olma, kendini değerlendirmede tevazu ve ahlakı temel alma, politika uygulamalarında tutarlılık, öngörülebilirlik ve bütüncül yaklaşımı esas alma ilkelerine bağlı kalacaktır.
Deva Partisi olarak parti programımız ve tüzüğümüzde belirttiğimiz ilkeler ışığında yol alacağız, milletimize hizmet etmenin mutluluğunu her anımızda yaşayacağız.
 
ülke olarak Tanzimat’tan beri yani yaklaşık 200 yıldır demokratikleşme ve modernleşme sürecinde ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Bu sorunlar çoğu zaman; etnik kimlik, ifade hürriyeti ve inanç özgürlüğü bakımından kendini gösteriyor. Bu haklar ve çekirdek haklar dediğimiz insan haklarının tamamı yasalarla hatta normlar hiyerarşisinde en üstte yer alan Anayasayla güvence altına alınmaya çalışılsa da ülkemizde sözde uygulanıyormuş gibi birçok dönem yaşıyoruz. Bu hakların tamamı sözde değil, özde güvence altına alınması gerekir. Ülkemizde çoğu zaman ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, kin ve nefret söylemleriyle karşı karşıyayız. Türkiye’ de siyaset; değişmeyen kalıplar, söylemler ve ithamlar arasında sıkışmış durumdadır.
 
Ülkemizde çoğu zaman insanlar; topluluklar, gruplar ve cemaatler halinde yaşıyor. Birbirimizi tanımıyoruz ama birbirimize dair algılarımız, kurgularımız ve ithamlarımız mevcut. Aslında kutuplaşma da bu olgu üzerine inşa ediliyor.
Adalet ve Yargı alanında sorunlarımız var. Bu sorunlar büyük mağduriyetlere yol açıyor, hukuktan ve yasalardan bağımsız hale getirilmiş bir yargı düzeni oluşturulmuş, insanlar hukuka ve adalete olan inançlarını, üzülerek belirtmeliyim ki, kaybetmek üzereler. Ülkemizde vatandaşlarımız bir hak kaybı yaşadığında “ hakimler var, ben hakkımı mahkemelerde ararım ve alırım” diyemiyor, aksine mahkemeler ve adliyeler yaşatılan mağduriyetlerin daha da derinleştiği birer mekan haline getirilmiş vaziyettedir. İktidar partisinin hukuk ve yargı alanına ait hemen her şeye talip olması, yargı kurumunu adeta iktidar partisinin bir kompartımanı haline getirmiştir. En son barolara ilişkin yapılan yasal düzenleme, buna en veciz örnektir. Yargının siyasallaşması bir yana, aynı zamanda iktidar partisinin siyasal görüşlerinin ve programının hukuklaştığı ve yargı eliyle bunun uygulandığı ilginç bir dönem yaşanmaktadır.
Eğitim alanında yaşanılan sorunlar var, eğitimin neredeyse önemli bir kısmının paralı hale gelmesi/getirilmesi çok ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Devlet okullarının kalitesi maalesef vasatın çok altındadır.
 
Devlette liyakat sorunumuz var, devlet kadrolarına yapılan atamaların siyasi ve ideolojik angajmanlarla değil, bilginin, becerinin ve tecrübenin ön planda tutularak yapılması gerekmektedir. Devlette emanetin ehline verilmesi bir lütuf değil devletin düzenli çalışması için bir zorunluluktur.  Deva Partisi olarak bu inançtayız.
 
Güvenlik ve terörle mücadele adı altında özgürlük ve güvenlik dengesinin yok edildiği, farklılıkların bir düşmanlık haline getirildiği, müştereklerimizin yok edildiği, genel olarak demokrasi, hukuk ve ifade hürriyeti bağlamında çok ciddi sorunların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. İktidarın siyasi söylemi dışında yapılan her açıklamanın vatan hainliği olarak değerlendirildiği, muhalefet alanının kriminalize edildiği, iktidarın söylem ve eylemlerine alternatif olacak her siyasi eylem ve söylemin ceza soruşturmalarına konu edildiği bir dönem yaşanıyor. Bütün bu zor döneme rağmen devletimizi ve milletimizi yaratılan bu karanlık tünelden çıkarmanın ve güvenli bir limana ulaştırmanın gayreti içerisinde olacağız.
 
Terör ve şiddet içermediği sürece bütün insanların siyasi ve ideolojik fikirleri bizim için önemlidir ve anlamlıdır. Bu nedenle, biz bu ülkede yaşayan her insanı kendimize eşit mesafede kabul ederek, ayrım gözetmeksizin bütün insanlarımıza hitap edecek yeni bir siyasi söylem geliştireceğiz ve yeni bir siyasi kültür oluşturacağız.
 
Ekonomi alanında, bakanlık ve kurumların, kurumsal kapasitelerinin zayıflatılması, kurumsal karar alma iradelerinin büyük ölçüde imkansız hale getirilmesi ve nitelikli insan kaynağının tasfiye edilmesi ya da pasifize edilmesinin yarattığı ciddi sorunlarımız var. Bunun doğal sonucu olarak enflasyonun uzun süredir çift hanelere tırmandığı, vatandaşlarımızın alım gücünün ciddi anlamda düştüğü ve özellikle ekonomik gücü yeterli olmayan vatandaşlarımızın hayatlarını idame ettiremediği görülmektedir. Genç işsizlik % 25’ler seviyesinde ve bu oranın büyük kısmını üniversite mezunu gençler yani eğitimli gençler oluşturmaktadır. Büyük yoksullukla ve yoksunlukla mücadele ederek okuyan gençler mezuniyetin ardından iş bulamıyor ya da çok düşük ücretlerle çalışıyor.
 
Ekonominin bozulmasının yegane sebebi de Hukuk ve Adalet olgusudur diyebiliriz. Üç kısır döngü bu durumu çok net bir şekilde açıklamaktadır. Milli Gelir nasıl artar? Üretimle. Üretim nasıl artar? Yatırımla. Yatırım nasıl artar? Adalet ve adalete olan güvenle.
Dolayısıyla öncelikle adalete olan güveni sağlamalıyız. Tek bir bireyin dahi doğuştan sahip olduğu hakları güvence altına almalıyız. Bunun sözde değil, özde güvence altına alınması gerekir. Bunu da sağlayabilmek için de devletin bütün güçlerini tek bir elde toplamayan Parlementer sisteme geri dönmeliyiz. Parlementer sistemin meşrutiyet döneminden günümüze kadar uzanan bir tarihsel süreci var. Öyle ki Milli Mücadele dönemimizde dahi aktif olarak yer aldı. Bu bağlamda bütün erklerin birbirinden bağımsız da hareket edebildiği ve birbirini denetleyip dengeleyebildiği fren-denge mekanizması içerisinde olan Genel Başkanımız Ali Babacan’ın ifade ettiği üzere, “Güçlendirilmiş Parlementer Sistem ile” mümkündür.
 
Devletin sahibi olma iddiası ve amacıyla yaşanılan iktidar ve hizip kavgaları ülkemizin bütün enerjisini ve kaynaklarını maalesef uzun yıllardır tüketiyor. Deva Partisi olarak biz devletin sahibi olmaya değil, milletin menfaatleri çerçevesinde, modern dünyaya ayak uydurmak ve kronik sorunlarımızı bir pranga olmaktan çıkarmak için devleti yönetmeye talibiz. Türkiye’de iktidar değişikliğine bağlı olarak geride kalan toplumsal kesimlerin ve siyasi güçlerin kriminalize edildiği dönemleri geride bırakacağız. Bu bağlamda milletin iradesiyle seçilen Belediye Başkanlarının yerlerine kayyum atanmasını, milletvekillerinin cezaevine atılmasını kesinlikle doğru bulmuyoruz.
 
Bütün bu karamsar tabloya karşın şunu söylemeliyim: Bu ülke hepimizin ülkesi, Türkü ve Kürdü ile, Sünni’si ve Alevi’si ile, sekülerleri ve dindarları ile, siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun etnik kimliğimiz ne olursa olsun dini inancımız ne olursa olsun hepimiz bu ülkenin asli unsurlarıyız ve bu toprak parçasının üstünde huzurla, güvenle bir birimizden emin bir şekilde bir arada yaşamaya mecburuz. Bu nedenle birbirimizi dışlamadan, bizden olanlar ve bizden olmayanlar, makul ve makul olmayan vatandaş ayrımına gitmeden,  bütün vatandaşlarımızın sorunlarını gündemine alacak ve kapsayacak yeni bir siyasi söylem ve anlayış ile DEVA olmaya geliyoruz.
Gençliğe güvenmeliyiz, gençlerin siyasi partilerin vitrinini süsleyen kişiler olarak değil; siyasi partilerin karar alma süreçlerinde etkin olması gerekliliğine inanıyoruz. Türkiye’de genç nüfus oranımız epey fazla yeri zamanı geldiğinde bununla hep övünüyoruz bu durumda gençlerin siyasetin her alanında yer alması genç insanların talep ve isteklerinin de siyasete taşınması için bir fırsat yaratmaktadır. Siyasette elbette tecrübe çok önemli ancak siyaseti 50 yaş ve üstü insanların ilgilendikleri bir alan olmaktan çıkarmalıyız. Bu ülkeyi kuran kurucu kadrolar milli mücadeleyi 38-39 yaşlarında başlattılar, milli mücadeleyi kazandılar, devleti kurdular, cumhuriyeti ilan ettiler ve devleti kurumsallaştırdılar. Sayın Genel Başkanımız 35 yaşında bakan oldu ve çok da başarılı bir şekilde bakanlık görevi yerine getirdi.
 
Ülkemizde yaşanan kadın cinayetleri içimizi acıtıyor. Erkek egemen söylem ile beraber maalesef aşk, namus adı altında kadınların öldürülmesi ve bunun karşısında idari otoritenin çaresiz kalması kabul edilebilir değildir. Kadınların; kamusal hayatta, iş yerlerinde ve evde, erkeklere eşit olduğu gerçeğini topluma anlatmalıyız. Bu durumu ülkemizin en önemli sorunlarına eş değer olarak görmekteyim. Çocuklarımızı yetiştirirken bu eğitimi daha baştan verebilmeliyiz. Bu konuda partimizin %35 olan kadın kotamız söz konusudur. Ayrıca parti programında kadınların sorun ve çözümlerine yönelik “kadın” başlığı ile bir başlık ayrılmıştır.
 
Dinin siyasi bir araç olarak kullanılmasının da kesinlikle karşısındayız, dini inancını yaşayan herkese saygı duymak ve inancını yaşamak için gerekli koşulların ve imkanların sağlanmasını savunmakla beraber dinin siyasette bir kaldıraç olarak kullanılmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Sayın Genel Başkanımızın ifade ettiği gibi "Dini kutsallarımızı, günlük siyasete malzeme etmeyecek, Dini kutsallarımızı, siyasi propaganda aracı haline getirmeyeceğiz."Bugün burada sizlere siyasetten bir konuşma yapmak istemiyorum, kendim olmaya olmak istiyorum. İçimdeki heveslerle geldim, düşüncelerimle, duygularımla ve birlikte başlamaya geldim. Sizlerle bunları paylaşırsam çoğalacağımıza inandığım için buradayım. Ülkemizin son yıllardaki gidişatını hepimiz biliyoruz, insanların yüzüne baktığınız zaman mutsuz olan gözlerine tebessümlerinin kaybolduğunu hepimiz farkındayız. Elbette ki yükümüz ağır ama deva olmaya geldik. Birlikte el ele vererek, ötekileştirmeden, garipsemeden kendimiz gibi el ele tutuşarak bir yol yürümeye geldik. Umarım başarılı oluruz, umutlarımızı gerçekleştiririz ve sonunda birlikte refaha kavuşuruz” dedi.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Diğer Haberler