DİLAN TUNÇ

YÜKSEK FRUKTOZLU MISIR ŞURUBU

Günümüzde yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen şeker, tadı ve etkileri çoğumuzu cezbetse de insanlık tarihinde bu ölçüde yaygın kullanımı nispeten yeni bir üründür. Ülkemizdeki tarım olanakları sayesinde şeker pancarından elde edilen şeker kullanılır. Bu durum aslında bir şanstır. Çünkü içeriğinde bulunan bir molekül glikoz ve früktoz (meyve şekeri) insülin salgısını uyarır. İnsülin salgısının uyarılması doyma hissini yaratır, şekerin kanda uzun süre yüksek miktarlarda kalmasını önler.

Yüksek früktozlu mısır şurubu incelendiğinde içerisinde şeker pancarından elde edilen şeker de olduğu gibi glikoz ve früktoz bulunur. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta burada bulunan früktozun birçok işlemden geçmiş olması ve doğal olmayışıdır. E ne farkı var ikisi de früktoz diyebilirsiniz, bu şekeri meyveden de alıyoruz diyebilirsiniz. Meyve de bulunan früktoz diğer şekerlere bağlı bulunur ve  lifli maddeler, yağ asitleri, vitaminler ve mineralleri içeren kompleks bir yapının parçasıdır ve insülin salınımı uyarmaktadır. Ancak doğal olmayan, işlenmiş, rafineri bu früktoz şekeri ise insülin salınmasını uyarmaz ve kandaki seviyeleri yükselmeye başlar. Kanda seviyeleri yükselen früktoz şekeri de hızla trigliseritlere çevrilir ve yağ dokuda depolanır. Bu nedenle mısırdan elde edilen şeker tercih edilen bir şeker değildir, özellikle ABD’de doruğa ulaşan obezitenin önde gelen sorumlularından biri olarak kabul edilmektedir.

Nişasta bazlı şeker (früktoz) ve metabolik sendrom ilişkisi:

Mısır şurubundan elde edilen yüksek früktoz içerikli şeker iç organlarda ve karın içinde yağlanmanın en önemli nedenlerinden birisidir. Bu yağlanmanın “metabolik sendrom” olarak bilinen tablonun oluşmasına ciddi katkısının bulunduğu kabul edilmektedir. Bu tablo sonucunda hem diyabet hem de kanser gelişmesi olasılığı artmaktadır.

YFMŞ ve fruktoz obeziteye sebep olabilmektedir. Ancak tek başına bu tatlandırıcıları obeziteden sorumlu tutmak bu ürünlere haksızlık olur. Şişman olanlar ihtiyaçlarından fazla olacak şekilde aşırı yağ, protein ve şeker içeren kaynaklardan kalori almaktadırlar. Harcamayı aşan enerji alımı, pek çok bireyde enerji dengesizliğine neden olmaktadır. Ayrıca şişmanlık pek çok genetik ve çevresel faktör tarafından da etkilenmektedir

Mısır şurubu şekeri (früktoz) ve kanser ilişkisi:

Son yıllarda gerçekleştirilen ve sonuçları yayınlanan toplum bazlı çalışmalar ve temel bilim araştırmaları früktozdan zengin nişasta bazlı şekerin insan metabolizmasıyla uyumlu olmadığını ortaya koymuştur. Bugüne dek yapılan pek çok araştırma, doğalın dışına taşmış şeker metabolizmasının pankreas kanserine neden olduğunu göstermiştir.

Fruktozun kanser hücrelerinin büyümesini hızlandırdığı konusunda çok sayıda güvenilir temel bilim araştırması da bulunmaktadır. Kanser hücreleri hızlı çoğaldıklarından ortamda bulunan oksijen yeterli olamamaktadır. O durumda kanser hücrelerinin yapısında birtakım değişiklikler gelişmektedir. Buna bağlı olarak ortaya çıkan değişiklikler nişasta bazlı şekerde bol bulunan früktozun enerji kaynağı olarak kullanılmasını kolaylaştırmaktadır. Halbuki früktoz aslında insan metabolizması için uygun bir şeker türü değildir. Bu araştırma Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) Ağustos 2010’da ciddi tartışmalara neden olmuştur ki, ABD’nin nişasta bazlı şeker için kendi ülkesinde koyduğu kota yüzde 2’dir.

 

 

Yapay tatlandırıcılara özellikle dikkat:

Ülkemizde giderek fazla pazar elde etmeye başlayan diğer ürünler ise yapay tatlandırıcılardır. Kimyasal yöntemlerle elde edilen ve “diyet” olarak adlandırılan bütün ürünlerde başta aspartam olmak üzere yapay tatlandırıcılar kullanılmaktadır. Diyabet hastalığı gibi özel durumlar (o da sadece yeterince) dışında bu tür kimyasal tatlandırıcıların çok miktarda kullanılması da sağlıklı değildir.

Bu tür tatlandırıcıların ilk örneklerinden olan sakarin mesane kanserine neden olabileceği konusunda uyarıları da beraberinde getirmiştir. Bugün özellikle meşrubatlarda yaygın kullanılan aspartam ise, vücuda alındığında sinir sistemi için uyarıcı etkileri olan ve sinir sistemi için toksik olan metil alkole (metanol) dönüşür. Aşırı miktarda tüketilmesi çok sakıncalıdır. Tatlandırıcı amacıyla yaygın kullanılan aspartamın pek çok kansere neden olabileceği de beş yıldır bilinmektedir ve “dişi olmak” daha fazla risk faktörüdür.

Özetle:

1. Nişasta bazlı şeker diyabet ve metabolik sendrom açısından çok ciddi risk faktörüdür.

2. Nişasta bazlı şekerde bol miktarda bulunan früktozun pankreas kanserine yol açtığını gösteren çok sayıda temel bilim araştırması ve çok geniş, iyi planlanmış, prospektif klinik çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalardan ortaya çıkan veriler früktozun pankreas kanseri yapabileceğini bilimsel mantık çerçevesinde doğrulamaktadır.

3. Yapay (kimyasal) tatlandırıcıların sağlık açısından etkileri iyi araştırılmadan kullanıma sunulmuştur. Bu konuda yapılan temel bilim çalışmaları (klinik çalışma hiç yapılmamıştır) kanser başta olmak üzere pek çok hastalığa neden olabileceklerini göstermektedir.

4. Avrupa Birliği ülkelerinde nişasta bazlı şeker için ortalama %2’lik kota bulunurken, şeker pancarından şeker üretiminde birinci ve ikinci sırayı paylaşan ülkelerden Fransa’da bu oran %0.42, Almanya’da ise %0.89’dur. Türkiye’de ise 2001 yılında çıkarılan Şeker Yasası ile nişasta bazlı şeker kotası %10 olarak belirlenmiş ve Bakanlar kuruluna bu miktarı %50 artırma ve azaltma yetkisi verilmiştir. Bakanlar Kurulu da bu yetkiye dayanarak nişasta bazlı şeker kotasını derhal %50 artırarak %15’e çıkarmıştır.

Ülkemizdeki yüzde 15’lik nişasta bazlı şeker kotası ivedilikle en az yüzde 1 seviyesine indirilmeli, şeker gereksinimi sükrozdan (pancar şekeri) karşılanmalıdır.

Kendinize iyi davranın, sağlıkla kalın…

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri