PROF.DR.ŞEMSETTİN DURSUN

ZAMAN TASAVVURUMUZ

Medeniyetimizin zaman tasavvuru, basit, bir değişkenli, pasif, kurgusal ve doğrusal değil; Çok değişkenli, İnişli-çıkışlı, kompleks ve aktif bir yapıdır.

 

Zaman, makro ve mikro şeklinde kategorize edilebilir. İnsanı aşan makro zamanın grafiğine bakıp, oyalanacağımıza, bize ait olan mikro zamanımızı değerlendirip istenen sonuca ulaşmamız daha doğru olanıdır. Şairin dediği gibi,

“Zamanı kokutanlar, mürteci diyor bana;

Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.

Zaman korkunç daire, İlk ve son nokta nerde?

Bazı geriden gelen, Yüz bin devir ilerde”.

 

En kıymetli sermaye olan zaman, verimli bir şekilde kullanıldığında, nice şahsiyetlerin doğduğuna tarih şahitlik etmektedir.

Zaman israfı, israfların en büyüğüdür.

Zaman, şahsiyetin oluşmasında önemli bir parametredir. Bu çerçevede değişik çabalar düşünülebilir.

Çabalar iki türlüdür: Yatay Çabalar ve Dikey çabalar. Yatay çabalar, XY-düzleminde X-ekseni boyunca geçmişe ve geleceğe ait çabalardır. Geçmişteki çabaların eksiklerini, yanlışlarını düzelterek, geleceğimizi bu perspektifle inşa etmek ve geleceğe bu şekilde kanatlanmak son derecede rasyonel bir yaklaşımdır.

Dikey çabalar, XY-düzleminde y-ekseni boyunca derinliğine ve yüksekliğine yapılan çabalardır.

Derinliğine çabalar, Kalp merkezli şahsiyeti oluşturan çabalardır. Yüreğin kapasitesi, elverdiği ölçüde şahsiyeti oluşturur. Yüksekliği sağlayan, derinliktir. Derinlere kök salmayan bir çınara, hiç rastladınız mı? Derinliği olmayan bir çaba, yüksekliği sağlayamaz. Kalp merkezli derinlikte, varsa ayrık otları ayıklamak, kalp medeniyetinin inşasında önemli bir basamaktır.

Dikey çabalar, kalbi merkeze alan irfan derinliği ve kafanın bir fonksiyonu olan akıl merkezli bilgi ve bilinç donanımı sayesinde insana “yüksek” bir performans kazandırır.

Zaman, en büyük sermayemizdir. Her gün bize yaratıcı tarafından, 24 saat=1440 dakika=86400 saniye sermaye olarak verilmektedir. Bu sermayeyi, etkin ve verimli bir şekilde kullananlar, geleceği inşa etmede önemli bir adım atmış olurlar.

Hayatımız, geçmiş, an ve gelecek demektir. Geçmiş zaman, artık elimizde değil. Gelecekle ilgili herhangi bir tasarrufumuz da olamaz. Ancak geleceğimizi inşa ederken, içinde yaşadığımız an’dan yararlanmamız gerekmektedir.

İçinde yaşadığımız an’ı değerlendirirken, kaygıya, korkuya ve pişmanlığa saplanıp, bu değerli sermayemizi boşa tüketmememiz, onu etkin ve verimli bir şekilde kullanmamız hayati derecede önemlidir.

Bir düşünürün dediği gibi, “İçinde yaşadığımız anı çalan iki hırsız var;

​1.Geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız

​2.Geleceğe ilişkin korkularımız, kaygılarımız”

​Bu iki hırsızı def edelim ki hayatımız anlamlı olsun.

​“Eğer, sürekli yas içindeyseniz geçmiş sizi kontrol ediyor demektir; sürekli korkuyorsanız gelecek sizi kontrol ediyor demektir; eğer yasla ve korkuyla başa çıkmışsanız, bugününüzü kontrol edebilir, geleceğinizi planlayabilirsiniz” Bu ise en rasyonel yaklaşımdır.

Geleceği inşa etmek, gelecekle ilgili planlar, projeler ve projeksiyonlar üretmek, kısacası hayatımızı anlamlandırmak ancak, içinde yaşadığımız anı (zamanı), rasyonel bir şekilde kullanmakla mümkündür.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri