- 19 Ekim 2025 - Gençliğin Çaresizliği: Gelecek Bekleyemez
 - 28 Eylul 2025 - DİJİTAL TUTSAKLIK
 - 20 Eylul 2025 - Sessiz Enflasyon: Hayatlarımızdan Çalınan Zaman
 - 10 Eylul 2025 - KIRILAN ZAMANIN ADI: FİLİSTİN
 - 10 Eylul 2025 - ÇARESİZLİĞİN DİLİ: KONKORDATO
 - 30 Agustos 2025 - Dicle’nin Sessiz Çığlığı
 - 04 Nisan 2025 - Çarklar Dönüyor Ama Nereye?
 - 10 Mart 2025 - FAİZ İNDİRİMİ SONRASI KONUT PİYASASI: RAKAMLAR NE SÖYLÜYOR?
 - 12 Aralik 2023 - Batman'da Kiralık Daire Fiyatlarında Düşüş Bekleniyor
 - 31 Ekim 2023 - Felsefe ve Doğru Yaşam: Düşünce ve Eylemin Derin Etkileşimi
 - 07 Eylul 2023 - İKİNCİ ELDE YETKİ BELGESİ DÖNEMİ
 - 07 Agustos 2023 - Çare(SİZ)siniz!?
 - 17 Temmuz 2023 - BİLDİĞİMDİR ACITAN
 - 13 Haziran 2023 - EKONOMİDE YENİ DÖNEM VE MEHMET ŞİMŞEK!
 - 09 Mayis 2023 - SEÇİME GİDERKEN SON KULVARDA
 - 01 Mayis 2023 - KENTSEL DÖNÜŞÜME DOĞRU YAKLAŞIM NASIL MI OLMALI?
 - 24 Nisan 2023 - KONUT SEKTÖRÜ SORUNLARI
 
                                              SEYHAN SİNCAR
PARLAYAN CAMIN ARDINDA: ISINAMAYAN HAYATLAR
Yoksulluk artık sobanın sönmesiyle anlaşılmıyor; kombi yanıyor, fatura geliyor ama kimse ısınamıyor. Çünkü mesele yalnızca enerji değil, yaşayamamanın, yaşar gibi görünme zorunluluğunun ağırlığı. Türkiye’de yeni bir kış başladı: faturalar kabarık, evler soğuk, yüzlerse hâlâ “iyiyim” demeye mecbur.
Dünyada enerji, yeniden bir savaş silahına dönüşmüş durumda.
ABD’nin son Lukoil yaptırımları ve Rus petrolüne getirilen ek kısıtlamalar, küresel akışı zincirleme etkiledi.
Avrupa bu yükü pahalı enerji faturalarıyla ödüyor, Türkiye ise ithal doğalgaz bağımlılığının bedelini zamla, sessizlikle ödüyor.
Rus yakıtı hâlâ bu coğrafyanın damarında dolaşsa da, her yeni yaptırım, vanalardan değil mutfaklardan ses çıkarmaya başladı.
Benzin istasyonlarındaki rakamlar, artık dolar kurunun değil, küresel gerginliğin ekranı.
Evde yanan doğalgaz, yalnızca suyu değil, geçim umudunu da kaynatıyor.
Enerji, artık yalnızca teknik bir mesele değil; adaletin ısısı.
Bir evin sıcaklığı, o evde yaşayanların iç huzuruyla doğru orantılı.
Bugün Türkiye’de her dört haneden biri faturasını düzenli ödeyemiyor, elektrik ve doğalgaz borçları son bir yılda yüzde 65 arttı.
Ama en çarpıcı olan, kimsenin bunu konuşmaması.
Çünkü artık kimse “üşüyorum” demiyor; “ayıplanırım” diye düşünüyor.
Yoksulluk, bir utanma duygusuna değil, bir saklama refleksine dönüştü.
Eskiden kömür yardımı alan aileler vardı, şimdi krediyle ısınanlar.
Isınmak bile borçlanmak anlamına geliyor artık.
Faturayı ödeyebilmek için market kartına taksit, bankaya yapılandırma, komşuya yalan gerekiyor.
Çünkü bu ülke, yoksulluğu değil, yoksulluğu gizlemeyi öğretti.
Kombinin derecesi düşüyor, ama vitrin ışıkları hiç sönmüyor.
Evde soğuk hava dolaşırken, sosyal medyada sıcak kahveler, tatil fotoğrafları…
Bir ülke, ısınamadığını saklayarak donuyor.
“Küresel yaptırımların ve pahalı enerjinin gölgesinde, bizde sıraya giren artık insanlar değil; faturalar, borçlar ve ‘ödeme tarihleri’.”
Bir zamanlar ısınmanın bedeli, sabrın ölçüldüğü çizgilerde beklemekti; şimdi o sabrı bankaların ekranları ölçüyor. Sokakta görülen sıra dağıldı, yerini görünmez bir sıraya bıraktı: ekstrelere yazılan isimler, taksit satırlarının sonuna eklenen aylar, POS cihazlarının kestiği ince kâğıt şeritleri… Artık kimse bir dükkânın önünde beklemiyor; herkes kendi hayatının içinde, sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Bir tıkla ödeme, ama ömür boyu borç. Görünen kuyruk kısaldı, görünmeyen kuyruk uzadı.
ABD yaptırımlarıyla yükselen enerji maliyetleri, Rusya’nın arz politikasındaki her oynama, Türkiye’deki her haneye yansıyan bir dalga yaratıyor.
Küresel ekonomi denklemi, mutfaktaki tencerenin altını belirliyor artık.
Güneyde turizm sezonu uzasa da, doğuda sobalar erken yanıyor.
Elektrik tüketimi düşüyor ama enerji şirketleri kar rekoru açıklıyor.
Bu çelişki, yalnız ekonominin değil, vicdanın da donma noktasını gösteriyor.
İnsanların ruhu da, evleri gibi düşük ısıda çalışıyor artık.
Borç, sadece finansal değil; psikolojik bir yük.
İnsanlar ödeyemedikleri için değil, ödeyemediklerini belli etmemek için tükeniyor.
Bir ülke, kombisini kısmakla kalmıyor, duygularını da kısmayı öğreniyor.
Sosyal medyada “şükür” yazan eller, aslında üşüyen eller.
Sıcak kahve fotoğrafı, donmuş parmakların maskesi.
Bugün çocuklar soğuk evlerde ders çalışıyor, yaşlılar faturayı değil kaloriyi hesaplıyor.
Bir “ısıtıcı kampanyası” paylaşımının altındaki yorumlar, ekonominin değil, insanlığın raporu:
“Bu ay sadece mutfağı ısıtıyoruz.”
“Çocuğumun odasını kapattım, birlikte yatıyoruz.”
İstatistik değil, hayatın termometresi.
Ve en acı tarafı, kimsenin bunları duymaması.
Çünkü herkes kendi sessiz kışında, kendi battaniyesine sarılmış durumda.
Kimse bir diğerinin üşüdüğünü bilmiyor.
Enerji yoksulluğu, yalnızlığı da büyütüyor.
Kombi aynı binada yanıyor, ama kimse birbirine “ısı yetiyor mu?” diye sormuyor artık.
Çünkü paylaşmak, eski bir kelimeye dönüştü.
Parlayan rezidans vitrinleri, enerji verimli daireler, akıllı ev sistemleri…
Ama hiçbir sistem, insanı ısıtmayı başaramadı.
Çünkü sıcaklık voltla ölçülmez; adaletle, dayanışmayla ölçülür.
Bir evin ışığı, içinde oturanın yüreğinden geçmiyorsa, o ampul ne kadar parlak yanarsa yansın, karanlıktır.
Belki de bu yüzden, bu ülkenin en yakıcı sorusu artık şu:
Kombiyi kim açıyor, ama yüreği kim ısıtıyor?
Biz, doğalgaz faturasıyla değil, vicdan faturasıyla yüzleşmeliyiz.
Çünkü bazı evler karanlıkta üşür, ama insanlık hâlâ ısınabilir.
Yeter ki biz, parlayan camların ardında donan hayatları görmeyi seçelim.
Ve unutmayalım:
Hiçbir faturanın ısıtamadığı yeri, adalet ısıtır.


                                                                
                                                                
                                                                
                                                                
                                                                
                                                                
                                                                
                                                                
                                                                
                                                                

Henüz Yorum yok