VEDAT DEMİR

Şiddet Erkeklerin Tekelinde Mi?

Son yıllarda kadına, çocuklara ve hayvanlara yönelik artan şiddet vakaları toplum psikolojisini gerçekten de bozmuş durumda. 

 Şiddet olaylarında kurbanlar sadece kadınlar, çocuklar ve hayvanlar mı? Yoksa bu kurbanlar da yeri geldiğinde şiddeti en az erkekler kadar uygulayabiliyor mu? Şu kadarını söyleyebilirim ki medyada sürekli erkek şiddeti, erkek terörü ve benzeri cinsiyetçi bir şiddet eğilimi tarif ediliyor. Sanki şiddet sadece erkekler tarafından uygulan bir davranış şekli olarak lanse ediliyor. 

 

Oysaki günümüzde kapitalist toplumun getirmiş olduğu yeni sosyal yaşam kültürü; rekabeti, yarışmayı, bencilliği, çıkarı ve gücü insanların başkarakteri haline getirmiş durumdadır.  Farkında olalım ya da olmayalım, ister filmlerle ister reklamlarla olsun ‘büyük balık küçük balığı yutar’ anlayışı çağın kabul gören hâkim anlayışı haline getirildi. Tüketim alışkanlıklarımızı büyük şirketler, kazançları ve çıkarları uğruna etmek şekerli sakız olarak tanımlayabileceğimiz bir paketleme ile manipüle ederek şekillendiriyorlar. Tadı bittiğinde at, yenisini çiğne anlayışı… Yani satın alınan ürünleri işlevi bitene kadar değil, zevkimize ve keyfimize hitap ettiği oranda tüketme anlayışı, değişim ve yenilik mottosuyla aşılanıyor. Sıkılıncaya kadar kullan, değiştir, sat veyahut at anlayışı…

Demem o ki güçlünün zayıfı ezmeye çalıştığı ve bunun medya araçları ile meşrulaştırıldığı bir çağdayız. Yerel kültürler yerini kitle ve endüstri kültürüne yani popüler kültüre bıraktığı yüzyılda yukarıda sözünü ettiğimiz kurbanlarda yeri geldiğinde şiddet uyguluyor.

Kadınlar da şiddet uyguluyor.

 

Nasıl mı?

Bebeklerine, çocuklarına, yumuşak karakterli, hasta eşlerine, yaşlı anne-babalarına, kaynana-kayınbabalarına hasta ve özürlü aile bireylerine şiddet uygulayan kadınlarda var.  Öte yandan çocuklar da aynı şekilde şiddet kurbanı olduğu kadar aktörüdür de. Onlar da kendilerinden daha zayıf olan hayvanlara, bitkilere hatta küçük kardeşlerine şiddet uygulayabiliyor.

 Özetle ifade etmek gerekirse şiddeti sadece cinsiyetçi bir bakış açısıyla ele alıp erkekleri hedef tahtasına oturtmak meselenin asıl çözümünden bizi uzaklaştıracaktır. Amacım burada erkekleri savunmak ya da erkek şiddetini hafifletecek şekilde değerlendirmek değil bizzat şiddeti tüm toplumsal sınıflarda besleyen kaynağa vurgu yapıp doğru teşhis ve tedaviyi yapmaya katkı sunmak. Burada asıl problem tüm sınıflar içinde güçlünün zayıfı ezmeye çalışmasının anormal bir durum olduğunun farkına varmak ve kültürel kodları tekrar düzenlemektir.  Patronun işçiyi, zenginin yoksulu, gencin yaşlıyı, kültürlü ve eğitimlilerin cahilleri ezmesi de şiddetin en yaygın biçimlerinden ve bu böyle uzar da gider. 

 

Birbirini kollama, tamamlama, yardımlaşma, dayanışma, uzlaşma, işbirliği kültürümüzün en önemli yapı taşları idi. Bunlar gidince maalesef duvarı tutan her bir tuğla yavaş yavaş dökülüyor. Şiddette tüm toplumu oluşturan gruplara haliyle cinsiyet ayrımı yapmadan yayılıyor.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri