- 12 Agustos 2025 - MİLLİ DAYANIŞMA, KARDEŞLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU
- 05 Agustos 2025 - KERİM DEVLETİN UFKUNDA YENİ TÜRKİYE YÜZYILI
- 29 Temmuz 2025 - “Ağaçsız Vatan, Vatansız İnsan”
- 25 Temmuz 2025 - MİDYAT FEN LİSESİ: ORTAK AKILLA YAZILMIŞ BİR BAŞARI DESTANI
- 04 Haziran 2025 - VİLAYET OLMAYA NAMZET MİDYAT’A SAĞLIK YATIRIMI ÇAĞRISI
- 27 Mayis 2025 - KALEMLE DİRİLMEK (III): VİCDANIN MÜREKKEBİ
- 15 Mayis 2025 - KALEMLE DİRİLMEK (II): Harfin yükü
- 24 Nisan 2025 - Kalemle Dirilmek (I): Yazmak Bir Sırra Yolculuktur
- 16 Nisan 2025 - MİDYAT NEDEN VİLAYET OLMALI?
- 08 Mart 2025 - MİDYAT: DİCLE HAVZASI’NIN KONAKLAMA MERKEZİ VE SAKLI HAZİNESİ
- 11 Subat 2025 - GENÇLİK VE GELECEK: KAYBETMEDEN SON ÇAĞRI!
- 04 Subat 2025 - FIRAT VE DİCLE’NİN ÖZLEMİ GAP TAMAMLANSIN, MARDİN OVASININ BEREKET HASRETİ SON BULSUN!
- 28 Ocak 2025 - KARTALKAYA’DA ATEŞE YAZILAN VEDA
- 18 Aralik 2024 - KEŞFİNİ BEKLEYEN VAHA: DARGEÇİT
- 17 Ekim 2024 - BEYAZSU KARASU’YUN AKIBETİNE UĞRAMADAN, KARALAR BAĞLAMADAN TEDBİR ALINMALI!
- 15 Eylul 2024 - Dicle’nin nazlı çiçeği: Midyat’ın 100 yıllık hikayesi ve hak ettiği gelecek
- 07 Eylul 2024 - DARGEÇİT’E BONCUKLU TARLA MÜZESİ KURULSUN, TURİZM POTANSİYELİ EKONOMİYE KAZANDIRILSIN!
- 09 Agustos 2024 - CEHENNEM DERESİNE GİZLENMİŞ CENNET
- 16 Mart 2024 - “DİCLENİN HAFIZASI BONCUKLU TARLA: TURİZM VE KALKINMADA NAZAR BONCUĞUMUZ OLSUN!”

HALİL EL
BEBEK SUSARSA YARINLAR YETİM KALIR
Bir milletin çöküşünü görmek için savaş meydanına bakmayın…
Bazen çöküş, bebek ağlamalarının sustuğu evlerde başlar.
Sokağın sessizliğinde, kapanan okul kapılarında, boşalan köy meydanlarında kendini belli eder.
Ve bir gün gelir… O sessizlik, tarihin en gürültülü yıkılışlarına bedel olur.
Sessiz Bir Tehlike: Bebek Seslerinin Susması
Bir ülkenin geleceği, ne fabrikalarla başlar ne de gökdelenlerle.
Gelecek, bebek ağlamalarının yankılandığı evlerde başlar.
O ses azaldığında, o ülkenin kader çizgisi değişir.
Türkiye’de son yıllarda sessiz ama derin bir değişim yaşanıyor. TÜİK verileri, doğum oranlarının hızla düştüğünü söylüyor. Nüfus artış hızımız, kendini yenileme eşiğinin altına indi.
Bir milletin varlığını sürdürebilmesi için her ailenin ortalama 2,1 çocuk sahibi olması gerekirken biz bu eşiğin gerisine düştük.
Bugün istatistik diye baktığımız bu tablo, yarın kapımıza dayanacak en büyük meselelerden biri olabilir.
Annelik: İlk Öğretmenlik ve En Değerli Meslek
Annelik, dünyanın en kıymetli mesleğidir.
Çünkü her anne, çocuğunun ilk öğretmenidir.
İlk sözcükleri, ilk adımları, ilk sevgiyi… Hepsi annenin ellerinde şekillenir.
Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, bir çocuğun 0–6 yaş arası dönemi, kişiliğinin ve bilinç düzeyinin temelini atar.
Bu yaşlarda alınan sevgi, güven ve eğitim; hayat boyu sürecek karakterin yapı taşlarını oluşturur.
Bir annenin sarılması, şefkati, rehberliği; bir okul müfredatından çok daha etkili olabilir.
Bu yüzden annelik yalnızca biyolojik bir rol değil; bir milletin geleceğini inşa eden ilk eğitim kurumudur.
Annelik desteklenmezse, çocuk eğitimi eksik kalır. Çocuk eğitimi eksik kalırsa, milletin geleceği eksik olur.
Tarihten Dersler
Roma İmparatorluğu… Gücünün zirvesindeydi. Topraklar Akdeniz’den Britanya’ya, Mezopotamya’dan Ren Nehri’ne uzanıyordu. Ama refah, konfor, gösteriş… Ailelerin çocuk sayısını azalttı. Şehirlerde eğlence hayatı arttı, aile düzeni gevşedi. Doğum oranları düştü.
Asker yetiştirecek, tarlada çalışacak genç nüfus azaldı. Roma, sınırlarını korumak için dışarıdan paralı asker tuttu. O askerler, imparatorluğun kalbine yabancıydı. Sonra başka kavimler geldi. Roma, sadece surlarını değil, ruhunu da kaybetti.
Bizans… Uzun savaşlar, salgınlar, ekonomik sıkıntılar… Doğum oranları düştü. Şehirlerde ticaret can çekişti. Kırsalda topraklar ekilmez oldu. Azalan nüfus, hem ekonomiyi hem de savunmayı çökertti. Yabancı akınlarına direnecek gücü kalmayan imparatorluk, bir gün kapılarından içeri giren düşmana yenildi.
Sparta… Disiplinin, askerî gücün sembolüydü. Ama nüfus azaldıkça o ünlü savaş düzeni çöktü. Ordular küçüldü, şehirler boşaldı, kültür eridi. Gücün kaybı önce sessizdi, sonra bir anda oldu.
Han Çin’i… Son dönemlerinde aşırı vergi, savaşlar ve kıtlık doğum oranlarını düşürdü. Köyler boşaldı, şehirlerde iş gücü kalmadı. İmparatorluk, kendi topraklarında ayakta duramaz hale geldi.
Türkiye İçin Yaklaşan Riskler
Bu örnekler bize şunu söylüyor: Nüfus azalması, devletlerin sessiz çöküşüdür. Gürültüsüz, patırtısız… Ama geri dönüşü zor bir yıkım.
Türkiye, işte bu eşiğin kıyısında. Bugün çocuk sayısının azalması, yarın iş gücünün daralması demektir.
• Fabrikalarda çalışacak,
• Sınırda nöbet tutacak,
• Toprağı ekecek insan sayısı azalacak.
Sosyal güvenlik sistemi çökecek. Çünkü emeklilerin maaşını ödeyecek genç kuşak yetersiz kalacak.
Kırsal bölgeler boşalacak, köyler sessizliğe gömülecek. Kültürel aktarım zinciri kırılacak; ninniler, masallar, gelenekler unutulacak.
Aile Kurumunun Kalkanı ve Hukukun Görevi
Aile, bir milletin temel taşıdır.
Medeni hukukun en öncelikli görevi, aile kurumunu korumak ve devamını sağlamaktır.
Evliliği, anneliği, babalığı güçlendiren; boşanmaları azaltan, çocuk sahibi olmayı teşvik eden politikalar… Bunlar bir ülkenin geleceğine yapılan en büyük yatırımdır.
Çocuğun yetişmesinde annenin rolünü güçlendirmek, aslında devletin yarınını güçlendirmektir.
Çünkü ilk öğretmen güçlü olursa, gelecek de güçlü olur.
Bir Millet Nasıl Yaşlanır?
Peki…
Bir millet çocuk seslerinin sustuğu evlerde nasıl yaşlanır?
Okullar kapanırken mezarlıklar büyürse, yarın kimin bayrak taşıyıcısı olacağız?
Kimin elleri toprağa fidan dikecek, kimin gözleri ufukta bekçilik yapacak?
Bu sadece ekonomik değil, kültürel ve stratejik bir meseledir.
Çözümü yalnızca maddi teşvik değil; toplumsal zihniyet değişimidir.
Yarın Çok Geç Olabilir
Çocuk sahibi olmayı güçleştiren hayat pahalılığı, barınma sorunu, iş güvencesizliği… Bunların hepsi çözülmeli.
Ama asıl mesele, toplumsal iklim.
Çocuğu bir yük değil, geleceğin emaneti olarak gören bir anlayış yeniden inşa edilmeli.
Devletin ve toplumun birlikte uzun vadeli bir strateji kurması şart:
• Annelik ve babalık onurunu yücelten politikalar,
• Aile dostu sosyal düzenlemeler,
• İlk öğretmen olan annenin güçlendirilmesi…
Ve en önemlisi, genç kuşaklara umut veren bir ülke hayali… Çünkü umut olmadan doğum olmaz.
Tarihten Ders, Gelecekten Uyarı
Roma’yı, Bizans’ı, Sparta’yı ve Han Çin’ini dinleyelim. Onlar bize, nüfus azalmasının nasıl bir çöküş getirdiğini anlatıyor.
Unutmayalım:
Milletler bazen savaşla yıkılır, bazen istilayla…
Ama en sessiz yıkım, bebek ağlamalarının sustuğu evlerde başlar.
Bugün önlem almazsak, yarın tarih kitaplarında bir sayfa daha açılır.
Ve o sayfada şu yazar:
“Bir ülke vardı… Evleri sessizdi, geleceği de öyle oldu.”
Halil EL
Migimar, Margisad Yönetim Kurulu Başkanı,
Doğu Güneydoğu Kültür Sanat Derneği Yüksek İstişare Kurulu Bölge Başkanı
Henüz Yorum yok