DOÇ. DR. REŞAT ARICA

Mezopotamya’nın Saklı Hazinesi; Batman’ın Lezzetleri Keşfedilmeyi Bekliyor

Gastronomi artık sadece “ne yiyoruz” sorusunun cevabı değil. Bugün sofralarımızda gördüğümüz her tabak; bir kültürün, bir tarihsel mirasın ve yaşam biçiminin sessiz bir anlatıcısı gibi karşımızda duruyor. Tarladan başlayan yolculuk, sadece mutfakta değil; sanatta, bilimde, sosyolojide ve ekonomide de iz bırakıyor. Bu yüzden gastronomi, bir şehrin kimliğini ortaya koyan, ziyaretçilere o yere dair unutulmaz deneyimler sunan güçlü bir araç hâline geliyor. Üstelik sadece turizm değil; sürdürülebilir kalkınma, çevresel duyarlılık ve yerel kalkınma açısından da gastronomi artık başlı başına bir strateji meselesi. Çünkü bugün iyi yemek, sadece damaklarda değil, geleceğe dair planlarda da iz bırakıyor ve ülkeler için ekonomik anlamda önem taşıyor. 

 

Dünya ve Türkiye genelinde gastronomi turizmine olan ilginin gözle görülür biçimde arttığı bir dönemden geçiyoruz. Artık dünya çapında yapılan araştırmalar da bu ilgiyi doğrular nitelikte: Seyahate çıkan bireylerin %93’ü, ziyaret ettikleri yerlerde yerel lezzetleri tatmak istiyor. Türkiye’de ise yalnızca gastronomi odaklı seyahat eden turist sayısının 1,5 milyonu aşmış olması, bu alandaki potansiyelin ne denli büyük olduğunu gözler önüne seriyor. Hal böyleyken, Türkiye'nin bu ilgiden daha büyük bir pay alması bir tercihten öte, stratejik bir gereklilik hâline geliyor. Bu durum, özellikle Mezopotamya gibi tarihsel ve kültürel katmanlarıyla öne çıkan coğrafyalarda çok daha derin ve anlamlı bir hâl alıyor. 

 

Mezopotamya yalnızca tarihin en eski yerleşim yerlerinden biri değil; aynı zamanda binlerce yıllık mutfak geleneğini bugüne taşıyan, zengin bir kültürel mutfağın da kalbidir. Çünkü burada sadece yemek yenmiyor; binlerce yıllık birikim sofraya taşınıyor. Dolayısıyla burada gastronomi, sadece damak tadı değil, aynı zamanda tarih, kimlik ve kültürel hafıza ile örülmüş bir deneyim sunuyor. Gaziantep’in baklavasından Adıyaman’ın çiğ köftesine, Kilis’in tavasından Şırnak’ın şımşıpesine, Şanlıurfa’nın patlıcanlı kebabından Mardin’in kaburga dolmasına, Siirt’in perde pilavından Diyarbakır’ın ciğer kebabına ve Batman’ın şam böreğine kadar uzanan bu coğrafya, her lokmada geçmişin izlerini taşıyor. Bu lezzet mirası sadece sofralarımızı değil, bölgenin turizm potansiyelini de yeniden şekillendiriyor. Mezopotamya’nın kadim kentleri, farklı uygarlıkların yüzyıllar boyunca iç içe geçtiği noktalar olarak, gastronomiyi sadece damakla değil; tarih, sosyoloji ve kültürel etkileşimle yorumlamamıza imkân tanıyor. Bu çok katmanlı yapı, bölgeyi adeta gastronomik bir açık hava müzesine dönüştürüyor.

 

Mezopotamya’nın kalbinde yer alan Batman ise bu sanatın binlerce yıllık mirasını taşıyan, keşfedilmeyi bekleyen bir hazine. Sason’un eşsiz çileği, Kozluk’un mis kokulu domatesi, Mehina sarımsağı ve tandır ekmeği... Bunlar sadece birkaç örnek. Perde pilavından içli köfteye, yöresel tatlılardan özgün sulu yemeklere kadar uzanan zengin lezzetler, Batman’ın gastronomisini sadece tat olarak değil, bir kültür ve kimlik olarak sunuyor. Ama ne yazık ki, Batman bu zenginliği hak ettiği gibi değerlendiremiyor. Mezopotamya’nın diğer şehirleri gastronomi turizminde hızla ilerlerken, Batman hala potansiyelini tam anlamıyla açığa çıkaramadı. Oysa gastronomi, sadece turist çekmekle kalmaz; tarımsal üretimi canlandırır, kadın emeğine destek olur, yerel ekonomiyi güçlendirir ve kültürel değerleri yaşatır. 

Batman’ın mutfağı, doğru adımlar atılırsa bölgesel kalkınmanın itici gücü olabilir. Bunun için; Yöresel ürünlerin tescili, gastronomi festivalleri, yerel lezzet yarışmaları ve atölyelerle bu kadim tatlar hak ettiği yere taşınmalı. Çünkü Batman’ın yemekleri, sadece birer tat değil; tarih boyunca yoğrulmuş bir kimlik, binlerce yıllık ortak hafızadır.

Bundan ötürü, Batman’ın gastronomi haritasında hak ettiği yeri alması için gastronomi potansiyeli, doğru planlama ve bütüncül stratejilerle desteklenmeli, bu noktada yerel yönetim ve özel sektör fark etmeksizin her birim harekete geçmelidir. Bu sayede; lezzetlerin ve kültürün birleştiği bu şehir, gastronomi turizminin parlayan yıldızı olabilir. Yeter ki biz ona sahip çıkalım.

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri

    Bu yazarın başka makalesi yoktur.