GÜLÇİN TÜZEL DOKUR
DİZİLER RENKLİ AMA HAYAT SİYAH BEYAZ
Gün bitip de akşam olduğunda, yemekler yenilip çayını, kahvesini hatta çekirdeğini alan geçer televizyonun karşısına iç karartan haber programından sonra dizi keyfi başlar.Kimileri dizilere bağımlıdır.Ne konusuna bakar, ne de verdiği mesaja…Topluma olumlu bir katkısı var mıdır? Diye inceleyen pek azdır.
Senaristler konu bulmakta zorlanır gibi.Tüm dizilerin konuları birbiriyle örtüşmekte.Dizilerde hep holdingler, köşkler ya da villalar, marka kıyafetler, lüks otomobiller ile sürdürülen hayat hikayeleri var.
Kitap okuma alışkanlığı olmayan ülkemizde cahil kesim izlediği dizilere özenerek hep yaşanılan hayatların böyle olduğunu düşleyerek ve inanarak dizilere kapılır.
Dizilerde zengin bir aile gösteriliyorsa eve ayakkabı ile giriliyor ve hatta yatağa da ayakkabı ile yatılıyor, yüzdeki makyaj hastanede ya da evde yatsa da temizlenmiyor. Çocuk süt içiyor, ağzının kenarındaki süt kalıntıları silinmeden yatağa yatıyor.
Zengin ya da orta halli hangimiz yatağa ayakkabı ile yatıyoruz?
Çoğu dizilerde askeri ya da mafya hikayeleri var, silaha özendirme had safhada.Silahlar patladıkça ya kadın cinayetleri, ya hastanelerde hasta yakınlarının doktorlarına saldırıları ya da okullarda öğrencilerin öğretmenlerine karşı yaptığı saldırılar artıyor.
Bazen aynı dizi ya da filmler arka arkaya veriliyor, hiç mi program yapılacak konu yok.
Dizilerdeki erkek oyuncuların neredeyse tamamı sakallı, bıyıklı. Görüntü kirliliğinden başka bir şey değil .Sokakta hacılar hocalar sakallı, dizilerde erkek oyuncular…Biz böyle adamları izlemek istemiyoruz.
Konulara gelince zaten izlediğim bir kaç dizi var, örneğin; ‘’Çocuk’’ dizisinde adam çocuğu buzhaneye kapattı, iki gün sonra ‘’Zalim İstanbul’’ dizisinde adam kaçırdığı kızı buzhaneye kapadı.
‘’Sefir’in Kızı’’ dizisinde patronların Marina ve otelleri var,’’Güvercin’’ dizisinde de Marina ve otelleri var.Hepsi köşk ya da konakta yaşıyor.Çocuklar kaçırılıyor, yetimhanede büyüyor, veya başkalarına veriliyor ya da başka birinden peydahlanıp evlendiği adama yutturuluyor.
Bir ara arka arkaya doktor dizileri yayınlanıyor.Şimdilerde ise; avukat dizileri.
Kadınlar dizilerde de şiddet görüyor.’’Doğduğum Ev Kaderimdir’’ dizisinde olduğu gibi… Camdaki Kız dizisi, herkesin perşembe akşamı odaklandığı hani.Kadına zulmün kol gezdiği ve çocukluk yıllarından başlayarak öz torununa yaşattığı şiddet ve korku.Bu dizinin neyi ilginç sizce?Benim korkum bu diziyi izleyen ve çoğu ailede namus ve törenin hala etkisinde yaşayan illerimiz ve ailelerimiz varken, onlara ‘’Bakın kızlarınıza böyle de yasaklar getirebilir, şiddet uygulayabilirsiniz’’ mi demek?
Örnekleri arttırmak mümkün o kadar çok var ki sadece birkaç tanesine değinmek istedim.
Her dizide mutlaka kötü bir adam ya da kadın var, aklı hep entrikaya çalışan tipler var.Bu anlattıklarımın nesi örnek oluyor topluma soruyorum.
Televizyon, her bireyin haber alma, bilgi alabildiği, toplum yararına bir takım film, dizi, müzik, belgesel paylaşıldığı bir platform olmalı.Bu aleti 3 yaşındaki çocuk da 85 yaşındaki bir birey de izliyor.
Her kesime hitap etmeli ve birşeyler öğretmeli.Bazen sokak röportajları oluyor, yoldan geçene soruyor spiker:
_ Osmanlı imparatorluğunu kim kurdu? Diyor.
_ Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Atatürk cevabı geliyor.
_ Çin Seddi nerededir? Diye soruyor.
_ Mısır da diye cevap geliyor.
_Selanik Nerede? Diye soruyor ortaokul öğrencisine,
_ Ankara diye cevap veriyor.
Eğitim sistemimizde sınıfta kalmak olmadığı sürece, konuları bilmeden sınıf atlandığı günümüzde ,okuma alışkanlığı edinmedikçe biz toplum olarak ne öğrenebiliriz ne de ilerleyebiliriz.Aksine son yıllarda neredeyse bir asır geri gittik.
Dizilerle uyutulan ve boş hayallere sürüklenen halkın artık uyanması ve bilinçlenmesi gerek.
Yaşadığı memleketi ve yurdunu tanımayan bir milletiz.Van gölü’nü bilmeyen, Atatürk’ü sorgulayan, güneşin ilk doğduğu ilimizi bilmeyen bir toplum, dizilerde Bihter’i, Ferhunde’yi, Bir İstanbul Masalı’nı, Hatırla Sevgili’yi ya da Fatmagül’ün Suçu’nu ezbere biliyor.
Geleceğimiz olan çocuklarımıza örnek teşkil edecek diziler, hatta çocuk dizileri, el becerileri ve onlara bir hobi alışkanlığı kazandıracak programlar, bu yarışma olabilir, eğitim amaçlı olabilir, müzik, resim ,güzel sanatların her dalında çocuklarımıza örnek olabilecek ,sevdirecek programlar üretilebilir.Biraz internet ve cep telefonlarından uzaklaştırmak iyi gelir onlara, sosyalleşirler.
Bir de özellikle Türkçe dersi televizyon programlarında kesinlikle yer almalı, dilimiz gittikçe yozlaşıyor interneti kötü kullandıkça dilimiz yabancılaşıyor ve anlamsız ,argo yeni bir dil ürüyor.Gençler Türkçe bilmiyor.Yazışırken bile kısaltılmış, sesli harfleri kullanmadan yeni bir konuşma ve yazma dili türüyor.
Müzik programları, şu an sadece TRT Müzik yapıyor bu programı çoğu da banttan yayınlanıyor, yenilerini yapmak çok mu zor acaba?
Evlilik ,kaynana, gelin, yemek programlarını kaldırın reyting gelsin diye yalandan insanları kavga ettirip, komik durumlara düşmeyin.
Ciddi sağlık programları, bilgi yarışmaları, ülkemizin her taşını toprağını öğretip, bilgilendirecek belgeselleri yayınlayın da insanlar ülkesini tanısın.Dizide giyilen kıyafetlerin markasını merak edene kadar Ağrı Dağı neredeymiş, Van Gölü en büyük gölümüz müymüş ,Batman’ın güzel ve tarihi ilçesi Hasankeyf sular altında mı kalıyormuş, Urfa’da Göbeklitepe de neler bulunmuş, nasıl yapılarmış öğrensin.
Osmanlı hanedanını özendirmeyin, harem hayatı, kölelik, sultanlık bunlar özenilecek şeyler değil.Osmanlı’yı ancak şöyle övebilirsiniz…Başa geçen padişahlar, o da en güçlüleri Osmanlı topraklarını alabildiğine genişletmiş ve bir çok ülkenin sahibi olmuş.Keşke sefahat içinde yaşayanlar o toprakları kaybetmeselermiş de biz de ülke olarak dünya devletlerine kafa tutabilseydik.
Televizyon, üzerinde yaşadığı ülkenin ve dünya devletlerinin beşikten ölüme kadar görsel ve işitsel olarak bireylerin haber alma, bilgi alma özgürlüğüne dayanan ve faydalı olması beklenen renkli bir kutu.
Diziler renkli ama hayat siyah beyaz…
Uyanın ve memlekette neler oluyor ona odaklanın.
Gülçin Tüzel Dokur
Henüz Yorum yok