SELÇUK ÖZYURT

Çöp kovalarındaki civciv ölüleri

Köpek yavrusu, kedi yavrusu, kaz yavrusu, ördek yavru-su, küçücük kuzular… 

Saydıklarımın,

 hepsi bir arada olamazdı. 

Genelde birisi veya birkaçı kapılarımızdan eksik olmazdı. 

 

Şirin görünümü olan bu canlılar hepimizin ilgisini çek-miştir. İneğe, tosuna, büyükbaş hayvanlara yanaşamasak da, küçük bir danayı sevebilirdik. Kuzuları kucağımızdan indirmez, doya doya severdik. 

Kedilerden uzak dursak da,

 yavrucaklarını sevmekten bir sıkıntı yaşamazdık. 

 

Rengârenk civcivlerin annelerinin peşinden tıpış tı-pış yürümelerini seyrederdik. Fırsat bulup da elimize alabilirsek eğer, yere bırakmak istemezdik.

 

***

 

Büyüklerimiz hayvanlara zarar vermeyelim diye bolca öğüt verirlerdi. Hele de evcil hayvanlara karşı daha merha-metli olurduk. Köpek ve kedi yavruları nedense pek şanslı değildi. Kolay kolay kimse o sorumluluğu almak istemezdi. 

- Bakamazsak günahını kim çekecek?

 

Böyle bir korku oluşmuştu insanların içinde. Mecburi-yetten bakılan hayvanlar da, “bir işe lazım olur” diye kapı-larda tutulurdu. 

Evin içine,

 kimse hayvan sokmazdı. 

 

Bahçe önleri, kapı, baca daha elverişli ortamlardı. 

 

***

 

İyi bir çoban köpeği koyunları korumak için; akıllı bir kedi ise fareleri kovalasın diye beslenirdi.

 

Bir evin iki köpeği veya birkaç kedisi olmazdı. Yavruları bile biraz büyüdüklerinde civar köylere sürgüne gönderilir-di. Çok güzel ve sağlıklı olanlarını, birileri hemen sahiple-nirdi. 

 

Bizim oralarda kedi köpek olana kadar dağlarda taş ol-san, odun olsan daha makbule geçer. 

Kaya olsan ismin olur, itibarın olur. 

 

Ama ömrü kısa olan bir hayvansan, varsa bir sahibin, se-ni tanıyacak odur, kadir kıymet bilecek olan o olur sadece.

Hayvanlar çoklukları bahane edilerek öldürülüyor

 

Anadolumuzda köpek veya kedi yaygın hayvan türü… İn-san dostu olmalarına rağmen, bu hayvanlar çoklukları ba-hane edilerek öldürülüyor. 

Gizlice zehirleniyorlar. 

10’ar 20’şer gruplar halinde sota köşelerde ölülerine rastlanıyor. 

Belediyeler, barınak adı altında hayvanlara hapishaneler kuruyor. 

Pek azı dışında,

 kaliteli barınak yok. 

 

Duyarlı vatandaşlar olmasa hayvanlar açlığa, susuzluğa terk edilecek. Köylerde veya ilçelerde, evlerin kenarlarında dolaşan hayvanlar, insanlardan medet umuyorlar. 

 

Büyükşehirlerde yaşayan hayvanlara nazaran daha şans-lılar. Çevrede rahat dolaşma imkânları var. Her an bir oto-mobilin altında kalma ihtimalleri çok daha zayıf.

 

Anadolu insanı kendine bakamamış ki,

 hayvanlara doğru dürüst bakabilsin. 

 

***

 

Kuş gribi bahanesiyle binlerce tavuk ırkı yok edildi… Yüzlerce tavuk ırkına ev sahipliği yapan yurdumuz bilinçsiz, akılsız programlarla tavuk türlerini yok etti. Sapasağlam tavuklar, horozlar, “tehlike arz edebilir” diye sağlıklı ol-malarına rağmen canlı canlı sobaların içine atıldı. 

Kazanlarda zehirlendiler, 

öldürüldüler. 

 

Tavuk tarihinin en kanlı, en acımasız eylemi oldu bu. Bi-linçsizce hareket edildi. 

 

Anadolu’da dönem dönem olan bu hastalık yeni bir du-rum değildi. Önlemi alınabilir, daha mantıklı hareket edile-bilirdi.

 

Tavuk türlerini kontrol etmek devletin göreviydi. 

- Kimse tavuk bakmayacak! 

 

Bu kadar basit ve bilinçsiz kişilerin yönettiği bir ülkede yaşıyoruz. Bizi üç beş tavuk fabrikalarına köle edecek-ler. Yumurtaya servet ödeyeceğiz. 

 

İnekler hasta oldu, inekleri öldür!

Tavuklar hasta oldu, tavuk ırkını yok et!

 

- Sonra ne olacak? 

- İnsanlar hasta oldukları zaman, sıra onlara mı gelecek? 

 

- Tavukları yok edin, hastalık dünyaya dağılacak!

- Bize böyle diyen batılı ülkeler, 

acaba kendi topraklarında 

hangi hayvan türünü yok ettiler?

 

***

 

İnsanlar gittikçe vahşileşiyor… 

Milyonlarca tilki, kürkleri için yetiştirilip öldürülüyor. Kürkleri zarar görmesin diye özellikle Finlandiya’da milyon-larca tilki gaz odalarında zehirlenip, öldürülüyor. 

 

Fokları öldürmek için kafalarına sopa ile vuruyorlar. 

Eti lezzetli olsun diye danaları doğdukları gibi bir tarafı-nın üstüne yatırıp hiç ayağa kaldırmıyorlar. 

- Neymiş efendim eti güzel olsun, kaslı olmasın. 

 

Et fiyatlarını yüksek tutmak için, koca koca inekleri ABD’de de öldürüp toprağa gömüyorlar. 

 

Dünyanın bir tarafı açlıktan inim inim inlerken, diğer ta-raftakiler azmış, kudurmuş. İster yabani, ister evcil olsun, hayvanlara bin bir türlü işkence yapıyorlar. 

İnsansan eğer gel de etkilenme.

 

***

 

Yok olmayan hayvan türlerinin nesli bitti diye algı yapı-lıyor. Hâlbuki o hayvanlar ülkemizde halen yaşamaktadır. 

Ormanlar sit alanı ilan edilmesin, 

düzen devam etsin diye yalan üstüne yalanlar…

 

Doğu Karandeniz’de beyaz sırtlanlar, Toroslar’da kap-lanlar, Güneydoğu’da benekli sırtlanlar araştırmacıların foto kapanlarına yakalanıyor. 

 

Rengârenk görünümleriyle,

 varlıkları devam ediyor. 

 

Anadolu’nun ırkları olan bu hayvanlar, çok şükür yaşam-larını sürdürmekteler…

Anadolu’nun en güzel kuşu olan toy kuşları, çulluk cinsi azalmakta. Keklik, karatavuk, yabani tavuklar günden güne azalmakta.

 

Daha saymakla bitiremeyeceğim onlarca kuş türü yok olup gitmekte…

***

 

Zulüm nereye kadar? 

Avlanmayın demiyorum. 

Yeter ki keyfi avcılık yapmayın. Mümkünse hiç avlanma-yın. Bizim yurdumuzda sayısı yok olan hayvan türü kalmadı. 

- Nedir bu işten alacağınız zevk? 

- Kazancınız ne olacak? 

- Bütün olanlar bir avuç et izin mi?

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin asil vatandaşları;

İnsanlardan başka canlılar da bizimle beraber bu toprak-larda yaşıyor. 

Hayvancılıkların 

sadece TC kimlikleri yok. 

 

Senin nasıl bir yerin yurdun varsa, hayvanların da yaşa-dığı, uyum gösterdiği bölgeler var. 

Onların ataları da bu topraklarda yaşadı. 

Sonrakiler de,

 müsaade edersek buralarda yaşayacak. 

 

***

 

Hayvanlar bizden erzak istemiyor…

Biziz onlardan sürekli bir şey isteyen. 

- Arabanızı ıssız bir yolda sürerken, niye sürüngen bir canlının üzerine çıkıyorsun? 

- Kaplumbağanın üstüne arabanın tekerini sürerek, neyin güç dengesini kurmaya çalışıyorsun?

- Derisi  izin çakalları niye  öldürüyorsun? 

- Mecbur kalmadıkça insana zarar vermeyen ayıyı ni-ye öldürüyorsun? 

- Sırf bir anlık heyecan için ateşli silahlarla, hayvanlara niye nişan alıp, hedef yapıyorsunuz?

 

***

 

Çocuklarınızı eğlendirmek izin pazardan civciv alıyorsu-nuz. 

- Çocuğunuzun ona zarar vereceğini bile bile, niye göz yumuyorsunuz? 

 

Daha yumurtadan yeni çıkmış civcivleri kimyasal zehir içeren boyalarla farklı bir nesneye çeviriyorsunuz.

- Buna vicdanınız nasıl dayanıyor? 

- Civcivler sizin metal oyuncaklarınız mı? 

Dünyada

 oyuncak mı kalmadı? 

 

- Bozuk düzene sizler de bizler de ayak uydurmak zo-runda mıyız? 

 

Çöp kovaları civciv ölüleriyle, kuş ve balık ölüleriy-le dolu. 

Günlük heveslerinize aldanıp bakacağım diye hayvan sa-tın alıyorsunuz.

- Aldığımız hayvanları, hevesiniz geçince niye sokak-lara bırakıyorsunuz? 

- Bakamayacağınız hayvanları, niye tutsak ediyorsunuz? 

 

Hayvan bakmak, her insanın meziyeti değildir…

Hayvan bakmak, bir takım hüner, beceri, sevgi ve neza-ket ister. 

 

Bir takım insanlara gösteriş yapmak için,

 hayvan alınmaz.

 

***

 

Bebekleri çöp bidonlarına bırakıp, ölüme terk eden an-neler var. 

- Böyle bir ülkede, hayvanlara saygı gösterilmesini bek-lemek ne kadar doğru bilmiyorum? 

Bunu defalarca

 kendi kendime soruyorum. 

 

Çaresizlik gibi bir bahanenin altına kimse saklan-masın.

- Çocuğunu sokağa bırakana kadar, git bir çocuk yuvası-nın kapısına, bir evin önüne koy. 

Bir vicdan sahibi alıp onu devlete teslim eder. 

 

Çok şükür insanlarımızın merhamet duyguları körelmedi henüz. Yürekli insanlar, merhametli vatandaşlar, vicdan sahibi olanlar çok şükür bir hayli fazla.

 

***

 

Sevgili okurlarım;

İnsanlara zulüm eden, hayvanlara işkence yapan, mer-hametsiz, duygusuz, kötü niyetli, çirkef insanlar kitaplarımı okumasın! 

- Eğer elinde kitabım varsa gitsin bir çöpe atsın. 

 

Ben yazılarımı,

 duygusal insanlarla paylaşmayı severim. 

 

Küçük adamım ben…

Kötüleri düzeltecek kadar, fikir adamı olamadım. 

Düşünce adamı değilim. 

 

Benim yazdıklarım büyük meseleler değildir…

Sizin düşünce yapınızı etkilemez. Oturup sabahlara ka-dar ne yazacağım diye düşünmem. 

Tasalanmam.

Aklıma ne geldiyse, o an onu yazarım. 

Karıncalar, 

böcekler hiç fark etmez. 

Tasalanmam.

Sevgiyle kalın…

1 Yorum

Cemil KEFELİOĞL

Cemil KEFELİOĞL

01 Mart 2024
Kalemine ve yüreğine sağlık dostum, içimizden geçen duygulara tercüman oldunuz, evde baktığımız kuş ölünce çocuklarımız

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri