PROF.DR.ŞEMSETTİN DURSUN

İLETİŞİMDE ON ALTIN KURAL (2)

 

4. Düşünceleri demlemeye bırakmak: 

 

İletişimde başvuracağımız tüm kavramları ve düşünceleri tıpkı çayın demlenmesi gibi zihin dünyamızda, tasavvurumuzda ve kalbi derinliklerimizde iyice demlemeli ve sistematize edilmelidir. Bu demleme sürecinde tefekkür boyutunu devreye sokarak varmak istediğimiz hedefe ulaşmak için vermek istediğimiz mesajın temel parametreleri gözden geçirilerek, artıları ve eksileri değerlendirilerek mesaj-konuşma tekâmüle erdirilmeli.

 

5. Dil-üslup hassasiyeti: 

 

Düşüncelerimizi muhataplarımıza en güzel bir üslupla ve tatlı bir dille aktarmamız gerekmektedir. Gerek beden dili gerekse sözel dil, en iyi şekilde kullanılmalı. Beden diliyle sözel dil uyumlu olmalı. Sözel dil ile mesajımızı en güzel ifadelerle ve fakat asık bir suratla sunarsak, hiçbir tesiri olmaz. Zira asık surat, bütün güzel sözleri tekzip eder. 

“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı” ve “Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır” özdeyişleri, kelamın büyüsünü ifade etmektedir. 

Davet ve mesaj iletişiminde güzel söz ve tatlı dilin beden diliyle bütünleşerek ortaya konması durumunda, çok iyi bir iletişimin olacağı muhakkaktır. Muhatabımız kim olursa olsun; güzel söz, güler yüz ve güzel davranma uyumu dikkate alınarak iletişim sağlanmalı. 

Kur’an-i Kerim’de Rabbimiz Peygamberimize ve onun şahsında bütün insanlığa şu mesajı vermektedir. “(Ey Muhammed!) Sen Rabbin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” (Nahl, 125)

 

6. İletişim sürecini yönetmek: 

 

Süreci sen yönetmelisin süreç seni yönetmemeli. İletişim süreci boyunca birçok engel, bariyer çıkabilir. Sabırla, metanetle ve hikmetle bu bariyerleri tek tek kaldırarak akl-ı selimin rehberliğinde yoluna devam etmelisin. 

Aklı iptal eden dürtüler seni yönetmemeli. Dürtü dili tehlikeli bir dil olup, bütün iletişim sürecini tahrip etme ihtimali vardır. Zira dürtü dili, öfkeye dayalı tepkisel bir dildir. Bundan azami derecede kaçınılmalıdır.

 

7. Uyum: 

 

Aktaracağımız mesaj, muhatabımızın seviyesine, zihinsel fonksiyonlarına uygun ve uyumlu olmalı. Eğer anlatacaklarımız muhataplarımızın seviyesine uygun değilse, mesaj hedefine ulaşamaz. Bütün çaba boşa gider. Bazen de faydadan çok zarar verir. 

Bediüzzaman’ın dediği gibi; “Senin üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu demek doğru değildir.” 

Burada da görüleceği üzere iletişim sürecinde; zaman, mekân, ortam ve muhatabımızın psikolojik durumu son derece önemlidir.

 

8. Fikirdaşlıktan ziyade duygudaşlığı öne çıkarma: 

 

İletişim sürecinde hiç kuşkusuz aynı fikirde olma bir artı değerdir. Ancak aslolan aynı duyguyu paylaşmak. İletişim esnasında bir rakip gibi değil, zihin ve duygu birlikteliğini öne çıkararak ve ortak paydayı çoğaltarak zihni yolculuğuna çıkmak, zihinsel fonksiyonların güçlenmesine ve duygudaşlığın artmasına katkı yapacaktır. Muhatabımız rakibimiz değil, yol arkadaşımızdır. Rakip psikolojisiyle iletişime girdiğimizde, süreç zayıflar hatta tamamen tahrip olabilir.

 

9. Revizyona gitmek: 

 

İletişim süreci içinde çıkabilecek yeni durumları tekrar gözden geçirerek bir revizyona gitmek gerekmektedir. Yanlış-hatalı bir iletişim stratejisinde ısrar etmemek gerekir. 

Hiçbir komplekse kapılmadan, yanlış görülen noktaları revize ederek ve yeni stratejiler oluşturarak daha sağlıklı yol almak gerekir. Çok konuşmak ve sürekli aynı vurguyu tekrar-tekrar vurgulamak, iletişim sürecine zarar verir ve beklenen etkiyi tersine çevirir.

 

10. Mütevazı olmak ve kibirden sakınmak: 

 

Şu bilinmelidir ki ne kadar bilgili ve birikimli olursan ol, hangi etkin ve etkili yöntem ve teknikle donanmış bir strateji takip edersen et, tesiri halk eden Yüce Allah’tır. İletişimdeki başarıyı kendinden bilip kibre kapılma ve tevazuyu elden bırakma. 

Günümüz dünyasında hızı, cazibesi ve etki gücü yüksek olan araçlar bizleri yoldan çıkarmamalı ve sırat-ı müstakim üzere olmaya azami dikkat göstermeliyiz. 

 

İletişim stratejilerinde bir kılıç hükmünde olan kelamı algı savaşları için değil, hakikat arayışları için kullanmak, insani ve İslami yöntemin gereğidir. Lokman Hekim der ki: “Sevgili oğlum! Kuşkusuz dil hayrın da şerrin de anahtarıdır. O halde sen altın ve gümüşü mühürleyip sakladığın gibi, hayır dışında ağzını mühürle!”

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri