PROF.DR.ŞEMSETTİN DURSUN

İletişimde On Altın Kural

 

Yüz yüze iletişim; doğrudan, aracısız bir iletişimdir. Bu iletişim iki kişi arasında olabileceği gibi, bir ders, bir konferans, bir seminer tarzında da olabilir. Ölçekler farklı olsa da yüz yüze iletişimde, iletişimin psikolojisi, yöntemi ve ahlakı da vardır.

Bir iletişimde sadece söz ve yazı etkili değil aynı zaman üslup, beden dili ve davranış kalıpları da çok etkileyicidir. Estetik ve ahlaki boyut ihmal edilirse ne kadar etkin ve etkileyici yöntemler kullanılırsa kullanılsın iletişimin zemini sağlam temeller üzerine kurulmamış demektir.

Yüz yüze iletişimde çok etkili olan on altın kuralı maddeler halinde sıralayalım:

1. Samimiyet: 

Samimiyette doğallık vardır, içtenlik vardır ve hasbilik vardır. Hesabilik yoktur. Adeta muhatabın, kendisini sende görmeye başlar. Her türlü resmi makam-mevki, kariyer farklıkları ve psikolojik bariyerler kalkar. 

Muhatabın gözleri, zihinsel fonksiyonları, kulakları ve kalbi verilecek mesaja hazır haldedir. Dil-kulak, dil-zihin, dil-kalp ve dil-ruh ilişkisinin kapıları ardına kadar açıktır. Samimiyet öyle bir şeydir ki ispata ihtiyacı yok, ancak o yaşanır ve hissedilir. 

Sokrates’in savunmasının temelinde samimiyet olduğu için asırlardır farklı kültürlerde ve farklı sosyal katmanlarda saygıyla anılmaktadır. Savunmasında Sokrates şunları söyler: “Ey Atina erleri! Özenle seçilmiş sözleri bir dolu lakırdıyla, sözcüklerle bezenmiş bir konuşmayı değil, konuşurken ağzımdan çıkan rastgele lafları işiteceksiniz (ki söylediklerimin hakça olduğuna inanıyorum). Sizden hiç kimse başka türlüsünü beklemesin benden… Dikkatlerinizi konuşma tarzıma değil, hakça olanlara mı yoksa olmayanlara mı yöneltin, ona bakın. Bir yargıcın erdemi de budur, tıpkı bir hatibin erdeminin doğruları söylemek olması gibi. Gitme saati geldi çattı, ben ölmeye gidiyorum, sizse yaşamaya. Ancak hangisinin daha iyi olacağını kimse bilemez, tabi ki Tanrı dışında.” 

Böylesi samimi ve doğal bir tavır ne kadar da etkileyici! Konuşmalarımızda, tutum ve tavırlarımızda böylesi içtenlikli bir samimiyet kuşanarak, hep kendimiz olmalıyız.

2. Mesajımız şahsiyetimizle bütünleşmeli: 

Muhatabımıza ileteceğimiz mesaj ve düşünce, içselleştirilmiş olmalı. İnanmadığımız bir mesajın muhatabımız üzerinde hiçbir etkisinin olmayacağı bir gerçektir. Kısa süreli bir etki bırakacağını düşündüğümüz bir söz, bir mesaj, uzun vadede oluşturacağı olumsuz algıyı bertaraf etmek mümkün değildir. 

Mevlana der ki: “Ağızdan bir kere çıkan söz, bil ki yaydan fırlayan ok gibidir. Oğul, o ok gittiği yerden geri dönmez, seli baştan bağlamak gerekir.”

3. Öz disipline hâkim olmak: 

Hangi toplumsal katmanda olursak olalım; öz disiplin, öz güven, iç barış, iç denge ve düşünce ahengine sahip olmak durumundayız. Bu özellikler, sahip olduğumuz bilgi birikimiyle birleşince kendimiz oluruz. 

İletişim sürecinde soğukkanlılığımızı kaybetmeden, vakarımızı ve muhatabımızın onurunu koruyarak, en sert tartışmaları bile sükûnetle ve sühuletle sonuçlandıracağımız muhakkaktır. Zira bu tür tartışmalarda amaç, muhatabımızı mağlup etmek değil, hakikatin ortaya çıkmasını sağlamaktır. Güçlü argümanlarla hilmi, hikmeti ve yumuşak sözü esas alan bir üslupla ve tevazuyla her türlü mesaj hedefine varır.

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri