DR.MEHMET NAİM BOZ

SELAM OLSUN GÜÇLÜK ÜSTÜNE GÜÇLÜK ÇEKENLERE

 

  Asrımızın en büyük problemi İslâm dinini aslı kaynaklardan (Kitap ve Sünnet) hakkıyla öğrenmemekten kaynaklıyor. Günlük yaşantımızı, az bilgimizle dinin orijinalini yaşıyor gibi kendimizi avutuyoruz. 

 Biraz maddiyat, biraz kibir ve günlük medyadan duyduklarımızı bir araya getirdik mi?  Allah muhafaza bilgimize toz konduramadığımız gibi şeyhülislâmlığa soyunur gibi oluyoruz…

Aslı kaynaklardan bilgi yoksunluğu, bazen bizleri inancımızın asıl hedeflerden alıp, gayri Müslimlerin söylem, yaşam ve kutlamalarına kaptırıp sürükleyip götürüyor…

Aslı kaynakların bilgisinden oluşan uzaklık, sürekli saygı duymanız, değer vermeniz, ilgilenmeniz gereken değerlerimiz ’den uzaklaştırıp, ya ömrümüzde veya senede bir kere hatırlar ve basit bir hediyeyle işi hal etmiş olur zan ederiz. 

Hediye demişken unutmayalım kapitalist sistemler, hediyeleri vereceğiniz kimseleri önemsediğinden değil, tamamen rant ve kazanç amaçlı kurulmuş bir çark döngüsü içinde sizi teşvik eder durur.

Esas konuya gelecek olursak hani batının toplumlara dayattığı her sene Mayıs ayının ikinci Pazar’ını “anneler günü” kutlamaları var ya…

Peki, nereden çıkardılar bunu, araştırdığım kadarıyla kısacası üç nedeni vardır:

  Birincisi: Yunan mitolojisindeki pek çok tanrı ve tanrıçanın annesi olan Rhea onuruna verdikleri yıllık ilkbahar festivali kutlamalarıyla başlar. Milattan öncesine dayanır.

  İkincisi: ABD'de Anna Jarvis'in öldüğü annesi için 1908 yılında başlattığı anma günü, 1914 yılında Kongrenin onayıyla Amerika çapında genişleyip günümüze kadar gelmesi… 

Üçüncüsü ki en önemlisi budur bence: günümüzde yapılan reklamlar ve teşvik tamamen hediyeleşme ismi altında kazanç elde edilmesidir. Bir kazanç kaynağına dönüşünce iyice üzerinde durdular… Yani bu sistem ve zihniyetlerde anneleri yılın bir gününde hatırlanıp gönlü alınır hale getirdiler… 

  İslâm dini ve onun aziz Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)  anne ve baba’ya bakışına çok kısa değinelim… Önce Kutsal Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm âyetlerindeki ortak mesajlara değinmekte yarar var: Bu husus âyette şöyle beyan edilmektedir. “Biz insana anne-babasıyla ilgili öğütler verdik. Annesi, güçten kuvvetten düşerek onu karnında taşımıştır.” (güçlük üstüne güçlük çekerek) (Lokmân, 31/14).

Başka âyette ise şöyle buyurulmaktadır: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne-babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle…” İsrâ, 17/23-24).

Bir başka âyette ise şöyle buyurulmaktadır: “Biz insana, anne-babasına en güzel bir biçimde davranmasını emrettik...” (Ankebût, 29/8).

Henüz altı yaşındayken annesinin bizzat vefatına şahit olan Aziz Peygamber, büyük önder Hz. Muhammed (s.a.v.)  anne -baba’ya bakışı ise: 

Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle beyan etmektedir: “Kim ömrünün uzamasını ve rızkının bollaşmasını istiyorsa, anne babasına iyilik etsin…” 

   Sahabeler den biri bir gün Hz. Peygamber’e (s.a.v) gelerek : “Ey Allah’ın Peygamber’i! ben gazveye (cihat) katılmak istiyorum, bu konuda sizinle istişare etmeye geldim.” der. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Annen var mı (hayatta mı) ?” diye sorar. “Evet.” deyince: “Öyleyse ondan ayrılma, onu hoşnut et, ona hizmet et, çünkü cennet onun ayağının altındadır. Üç kere annen dedikten sonra, dördüncüsünde baban” buyurur…(Yani cennete götüren yollardan biri de budur, Cennet anneliğini hakkıyla bilen ve Allah’a iman edip, hakkıyla kulluk eden annelerin ayağı altındadır.) 

  Hz. Peygamber’e (s.a.v.) amellerin hangisi Allah katında daha sevimlidir? Diye sorulduğunda, şöyle buyurur: “Vaktinde kılınan namaz, anne-babaya iyilik etmek ve Allah yolunda cihat etmektir” 

         Bir başka hadiste Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: ”Burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün!” Sahabeler: “Kimin? Ey Allah’ın Peygamber’i”! Diye sorunca. “Anne-babasına, ikisinden birisine yahut her ikisine birden ihtiyarlık zamanlarına yetişip de cennete giremeyen kimseler.”  ( Çok sorulan sorulara kısa bir cevap: bu hükümler öz anne ve babalar için geçerlidir. Küçük yaşlarında eline düştükleri o minik yavrulara karşı gaddar, dayakçı ve merhamet yoksunu üvey anneler bu hükümlere dâhil değildir.)

Büyük günahlar sayılırken, Allah’a şirk koşmaktan sonra, anne-babaya asi olmak ikinci sırada zikredilmiştir. Bir başka hadiste: “Ana babaya asi olan cennete giremez.” 

Kabul olunduğundan şüphe olunmayan üç dua vardır: “ Anne-babanın çocuğuna duası, misafirin duası, mazlumun duası. “

Bir sahabe: “Ey Allah’ın Peygamberi!  Annem-babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı ?” sorusuna,  şöyle buyurur: “Evet, onlara dua ve istiğfarda (günahlarından af dileğinde) bulunursun, vasiyetlerini yerine getirirsin, dostlarına ikramda bulunursun.” 

Anne-baba çocuğun dünyaya gelmesine vesile olanlardır. Yaptıkları fedakârlıklar, kendilerinden verdikleri tavizler, uykusuz kaldıkları onca geceler vs. bu iki kıymetli değerin haklarını Kur-ân-ı Kerîm ve Sünnet korunma altına alıp garantilemiştir. 

Anne-baba hakkıyla ilgili batılı Fransız yazar Dr. A. Brayer yaptığı araştırmasına kısaca değinelim; “Osmanlı’da çocuklar, yetişip kemâl yaşına geldiklerinde, anne ve babalarının yanında bulunmakla gurur duyarlar. Anne-babaları küçükken kendilerine nasıl şefkat gösterdilerse, çocuklar aynı şekilde yaşlılıklarında onlara bakmakla mutlu ve bahtiyâr olurlar. Üzülerek ifade edeyim ki bu değerler batı ve benzeri ülkelerde kayıp hazinelerdir. Bu olsa olsa dini terbiye ve eğitimlerinden kaynaklanmaktadır.” 

 Yaşadıklarımızdan sadece bir hatırayı çok kısa anlatmanın yararlı olacağı Kanaat’ındayız: Yeri ve konusu geldiğinde sınıflarda anne hakkını anlatırız. (tabi ki öğrenciler bizim sermayemiz olduklarından onların her haleti ruhlarını anlar ve çözeriz.) Velisini henüz tanımadığım bir öğrencim ben anlattıkça o ağladı, belli ki annesini üzerek evden çıkıp okula gelmiş. Ders bitiminde öğle arasını beklemeden teneffüste direkt eve gitmiş, annesinden özür dilemiş helallik alıp okula dönmüş. Anne bu olaya şaşırmış çocuk anlattıklarımızı anlatınca anne de duygulanmış sevinmiş, okula teşekküre gelmişti. 

  İnancımız, eğitimimiz örf ve adetlerimiz gereği annelerimizi yılın bir günü değil hayatımızın her saniyesi ömür boyu sever sayar, hürmet eder, dua eder ve ellerini öperiz. 

Anneler orijinal gülün ta kendisidirler… Onlara yıllın bir gününde bir gül sunmak çok ama çok anlamsızdır bence…   

Not: Bu yazı anneliğini bilen merhamet pınarı annelere, Babaannelere, anneannelere, benim gibi annesini dünya gözüyle göremeyen tüm annelere ithaf olunur.

  Selam olsun güçlük üstüne güçlük çekenlere…

1 Yorum

Hayri BOSTAN

Hayri BOSTAN

10 Mayis 2022
Ayette de bekurtildigi gibi anne baba yaslsninca bu hassasiyet artar. Ama hicalwr bu hassasiyeti butun omre yayiyorlar.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri