DR.MEHMET NAİM BOZ

CENNETLE MÜJDELENEN

“Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse, onu altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” (Nisa,4/13)

 

“Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” (Maide, 5/119)

İnsan; hayatında elde edip kaybetmek istemediği değerlerin başında mutluluk gelmektedir. Mutluluk; kişiden kişiye, durumdan duruma, dönemden döneme değişiklik gösterebilir. 

 Meselâ; Hz. Âdem’e göre en büyük mutluluk belki de günahlarının affı, Hz. Musa’ya göre; iman edenler ile birlikte Firavundan kurtuluşu,  Hz. Muhammed’e (s.a.v.) göre; insanların şirkten kurtulmaları,  Selahaddin Eyyubi’ye göre; Kudüs’ün fethi, Fatih Sultan Mehmed’e göre; İstanbul’un fethi vb. 

Elbette ki cennetle müjdelenen sahabeler mutluğun zirvesinde olanlardır… Ayrıca isimleri bilinmeyen ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) beyanıyla cennetle müjdelenen nice gizli kahramanlar vardır.  Bu yazımızda bu gizli kahramanlara değineceğiz… 

Yüce Allah kâinatın düzenin devamı için “sünnetullah” prensibi gereği insanoğlunu Âdem ve Havvâ’dan yaratmıştır. Bu yaratılışın başlangıcı olduğu gibi sonu vardır, o da ölümdür. Bu ölümün ne zaman nerede olacağını Peygamberler başta olmak üzere Allah’tan başka kimse bilmiyor ve bilmeyecektir. Bu ölümlerin neticesinde bazen geride hayata tutunmak için baba desteğini kaybeden yetimler kalmaktadır. Bu hayatın ve insanlık tarihinin başlangıcından itibaren yaşanan bir gerçekliktir. 

İslam hukukçuları yetimleri aslı yetim ve hükmi yetim olmak üzere iki sınıfa ayırmışlardır.  Asli yetim; her ne sebeple olursa olsun ergenlik yaşı altında olup babası vefat eden kız veya erkek çocuktur.  Aslı yetime kıyas edilen,  hükmi yetim olarak kabul edilen bazı çocuklar da vardır örneğin: 

1- Evlâd-ı Mefkûd (Babası Kayıp Çocuklar); Hukuki terim olarak el-mefkûd (kayıp); uzak memleketlere gidip yaşayıp yaşamadığından, ölü veya sağ olduğundan haber alınamayan, yeri bilinmediğinden, hayatta olup olmadığına dair bilgisine ulaşılamayan kişinin çocuğu, koruma kollama ve diğer desteklerinden mahrum olacağı için bu durumdaki çocuklar yetimlik durumları tartışılmıştır. Hukukçuların çoğunluğu ergenlik çağı altındaki bu durumdaki çocuğun, sevgiye, şefkate, iyi bir terbiye ve eğitime muhtaç olduğu yaşta, içine düştüğü böyle zor ve acı bir durumdan dolayı, maddî ve mânevî haklarının korunması açısından bu çocuklar hükmî yetim statüsünde kabul edilmektedirler.

 2- Lakît (Buluntu Çocuk);  Sokağa veya vb. yerlere bırakılıp terk edilen çocuklar anne-babasının hayatta olup olmadığı meçhul olduğundan, ileride babanın, bulunma ihtimali var olacağından asli değil, hükmî yetim statüsünde değerlendirmiş, hukukî haklar bakımından yetimin sahip olduğu bütün haklara sahip olduğunu kabul etmişlerdir.

3- Boşanmış Aile Çocukları;  İslâm aile yuvasını kurmanın önemi kadar, onu devam ettirmenin üzerinde ısrarla durmaktadır. Ancak bazen evliliğin devamını sağlamak bir takım nedenlerden dolayı imkânsız olduğunda eşler boşanma yolunu tercih edebilmektedirler. Kur’ân’a göre boşanma zorunlu bir hal aldığında hak ihlalin oluşmaması, tüm aşamalarda tarafların birbirlerine güzel davranmasını öğütlemiştir. Kur’ân ve sünnet müminleri muhatap alarak, boşanma gerçekleştiğinde, neslin muhafazası için iddetin (boşanan kadının yeniden evlenebilmesi için beklemesi gereken süre anlamında hukuki bir terimdir) göz önünde bulundurulması ve süresinin iyice hesap edilmesini emretmiştir. (bkz. Bakara, 2/229-231)

Boşanmanın gerçekleşmesinde, mağduriyeti yaşayacak taraflardan biri hiç şüphesiz çocuklardır. Bazen ortada kalıp, bakımını üstlenen taraf bulmakta zorluklar yaşanabilir. Bu açıdan İslâm hukukçuları bu durumdaki çocukları barınma, şefkat ve merhamet ikliminde yetişmeleri için hükmî yetim olarak kabul etmişlerdir. Yetim gibi korunma altına alınıp, sağlıklı bir birey olarak yetişmesine zemin hazırlanmasının gerekliğini vurgulamışlardır. 

Bazen de anneyi kaybedip öksüz kalabilmekte gaddar, insafsız ve insanı erdemlerden mahrum üvey annenin eline düşmektedirler. Bazen bu çocuklar yetimden daha fazla korunup kollanma ihtiyaç hissedebilir. Kanaat’ımca bu çocuklar hukuk boşluğunda kalmış olup, bunların korunup ve kollaması bakımından hükmi yetim kabul etmek mümkün olabilir. ( Bu konuda İslam hukukçularının içtihadına başvurmak gerekir.)    

İster asli yetim, ister hükmi yetim olsun ona kol kanat olan anneleri Hz. Peygamberin (s.a.v.) cennetle müjdelediği kurtuluş ve mutluluğu hak eden gizli kahramanlardır. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “ Ben ve yetimin kefili, -işaret parmağı ile orta parmağının arasını açarak- cennette böyle birlikte olacağız.” Hz. Muhammed (s.a.v.) bu hadisinde ister asli ister hükmi olsun yetime gereken sevgiyi gösterip, merhamet ve şefkat üzere ona bakarak büyümesine katkı sağlayanları, topluma sağlıklı bireyler olarak yetiştirmek için çaba sarf eden anneleri cennetle müjdelediği gizli kahramanlardır. Yetim bir Peygamber olan Hz. Muhammed (s.a.v.) yaşamında ve hadislerinde yetime ayrı bir önem vermiş, onlara karşı şefkatli olmayı, güzel davranmayı önermiş, yetimlerini şefkatle büyüten annenin kendisiyle birlikte cennette olacağını müjdelemiştir

Ömür’ün baharında dokuz ay karnında taşı, Ömür boyu sırtında taşı, her ne sebeple olursa olsun boşanmalar sonucunda günümüzde bu cefayı severek tüm zorluklara katlanarak çeken bu fedakâr anneler cenneti hak ediyorlar ki bu müjdeye nail olmaktadırlar…

 Bu müjdeyi veren Hz. Muhammed (s.a.v.) şunu da vurgulamıştır: yetimin kefaleti ve bakımı sadece anne veya yakınlarıyla kısıtlı değildir. Bilakis onun kefaletini üstlenen mü’minlerden kim olursa olsun bu müjdeye mazhar olacağını belirtmektedir. Bu zümreyi koruyan ve kollayanlar, bazen hiç fark etmeden büyük bela ve musibetlerden korunduklarını sonradan anlar… 

 İslâm yetimin korunması ve kollanmasını, erdemli bir yaşam sürmesi için şartlar ve esaslar beyan etmiştir. Bunun neticesinde ona şefkat ve merhametle yaklaşılmasını hedeflemiştir. Hakkının gasp edilmemesi, ona zulüm edilmemesi ve onlara iyilikle yaklaşılması hususunda Kur’ân-ı Kerimin on iki süresinde toplam olarak yirmi üç yerde buna vurgu yapılmaktadır. Bir âyette şöyle buyurulmaktadır: “…Sana yetimleri de soruyorlar. De ki: Onların durumlarını iyileştirmek hayırlı bir iştir. Onlarla içli dışlı olursanız zaten onlar sizin kardeşlerinizdir...” (Bakara, 2/220 ) 

Dûha sûresinde yetime nasıl davranılacağına dair açık ve net bir şekilde uyarı vardır: “O seni yetim bulup barındırmadı mı? Seni yol bilmez halde bulup yol göstermedi mi? Ve seni yoksul bulup zengin etmedi mi? O halde sakın yetimi ezme!” (Duhâ, 93/6-9 ) 

Peygamber (s.a.v.) doğmadan kısa bir süre önce babasını, altı yaşında annesini kaybetmiş, Kureyş kabilesinden soylu bir aileye mensup olmakla birlikte himayeye muhtaç çocukluk ve gençliğini zorluk içerisinde geçirmiştir. Allah onu bir yetim iken korumuş, O da yetimleri hiç incitmemiş ve onları hep himaye etmiş, kıyamete kadarda gerekli bütün öğütleri beyan etmiştir. 

İslâm dini yetimlere yapılan zulmü, mallarının haksız olarak yenilmesini büyük günah saymıştır. İslâm’a göre her yönüyle korunması, barınması ve iyi bir birey olarak yetiştirilmesi bakımından önemsenen yetim, beşeri hukuklarda yetimden çok söz edilmediği görülmektedir. 

Toplumun bir bireyi olup, ancak diğer bireylerden farklı olarak özel ilgi, alaka ve korunmayı gerektiren yetimlerin günümüzde süper güç sayılan devletler tarafından yeterli ölçüde, gerekli düzeyde korunup kollandıklarını söylemek biraz zordur. Tam tersine onları kendi hallerine bırakmış, art niyetli kişiler onların güçsüz oluşlarını fırsat bilip, ezilmelerine ve hak kayıplarına uğramalarına yol açacak politikalar izlemişlerdir.

İslam; malına haksız yaklaşmayı zulüm olarak değerlendirip, bu hak ihlâlini ceza ve tazminat gibi hükümlerle teminat altına almanın ötesinde ayrıca böyle bir eylemin cehennem ateşi ile cezayı gerektireceği uyarısı yapmaktadır şöyle ki: “Yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir.” (Nisâ, 4/10) âyeti bunun delili mahiyetindedir. Âyet başta yetimlerin velîleri ve vasîleri olmak üzere tüm insanlığa uyarıda bulunmaktadır. “Öyleyse yetimi sakın ezme.” (Duhâ, 93/9 ) âyeti ile yetimlerin mallarını haksız olarak yemek suretiyle yetime zulüm etmeyi ve onu ezmeyi kesinlikle yasaklamaktadır.

Hz. Muhammed (s.a.v.) yetime karşı en iyi yaklaşımın, başını okşamak, onu öpmek, hal hatırını sormak ve ihtiyaçlarını gidermek olduğunu bildirmektedir. Bu durumla ilgili bir hadiste: “Bir gün bir adam Hz. Peygambere (s.a.v.) gelip kalbinin katılaştığından şikâyetçi olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.): kalbinin yumuşamasını istiyorsan bir yetimi himayene al, başını okşa ve yediğinden yedirerek karnını doyur.”  dediğini bildirmektedir.

 İslâm genelde tüm insanlara, özelde inananlara yetime yardım etmeyi, şefkat elini uzatmayı, başını okşamayı, hayat şartlarını ma’ruf ve ihsan üzere hazırlamasını emretmektedir.

Hadislerde yetimin başının okşanması, yemek sofralarında ona yer verilmesi teşvik edilmiş, böyle durumlar kalbin yumuşamasına, ihtiyaçların giderilmesine vesile olacağı belirtilmiştir. 

Hz. Ömer’de (r.a.) bu uyarılardan olacak ki, nerede bir yetim görse hemen başını okşar, maddî, mânevî destekte bulunur, sofrasında onlara mutlaka yer verir, yedirir ve içirirdi.” 

İslâmiyet’in doğuşundan günümüze kadar İslâm coğrafyasında yetim ile ilgili âyet ve hadislerdeki kurtuluş ve mutluluk müjdelerine nail olmak isteyen Müslümanlar, yetimlerin dini inancını, milliyetini ayırt etmeksizin tüm insani ihtiyaçlarını karşılayan birçok Dârüleytamı (yetimhaneler) inşa etmişlerdir. 

Kur’ân ve hadislere göre mutlu toplumların oluşması için ısrarla üzerinde durduğu konulardan biride; yetimlere (tüm yetim kategorilerine)  iyi muamelede bulunulması, mümeyyiz ergen yaşını idrak edinceye kadar mallarının iyi şekilde idare edilmesi, evlilikleri dâhil bütün haklarının titizlikle korunması yönündedir.

İslam’a göre; dinine, diline, rengine, ırkına vb. durumlara bakılmaksızın tüm yetimler ve tüm çocuklar günahsız olup, melekler kategorisindedir. 

2023 yılına girenken toplumların kanayan yarası olan bu yetimleri çok kısada olsa yazıp hatırlatmaya çalıştık. Dileğim Rabbim onların hürmetine mutlu huzurlu bereketli başarılı bizler için hayırlı bir yıl eylesin…

Rabbim bizleri emanetlerin en güzeli olan bu yetimlere, hakkıyla ilgilenen ve cennetle müjdelenen zümreden eylesin…  Selam ve Dua ile… 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri