DR.MEHMET NAİM BOZ

KÖLE BİZDEN DAHA CÖMERTTİR

“Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir imtihandır; büyük mükâfat ise Allah’ın katındadır.- Allah’a güzel bir borç verirseniz O da bunu size fazlasıyla öder ve sizi bağışlar. Allah şükrün karşılığını bol bol verir, cezada ise acele etmez.” (Tegâbün, 64 /15-17)

 

Mal fitnesi her devirde olmuş ve olmaktadır… Gıpta edilecek, özenilecek husus, mal sahibi olmak değil, az olsun çok olsun malı hak yolunda harcayabilmektir. Sahip olduğu malı hak yolunda harcamasını başarabilen kimse, herkesin takdirini toplamaya hak kazanmış bir yiğit ve büyük bir kahramandır. 

Malın fitnesinden yakasını kurtarıp onu güzellikler ve hayırlara vesile kılanlara müjdeler olsun.  Bir âyette şöyle beyan edilmektedir: “…Başkaları için ne harcarsanız Allah onun yerine yenisini verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe’,34/39)

Bir anlamda el açıklığı diye ifade edilebilecek olan kerem, gerekeni gereken yerde gönül rızâsı ile harcamak demektir. Cömertlik de böylesi bir iyilikseverliktir. İnfak ise, dinimizin hayır olarak bildirdiği herhangi bir yolda mal sarf etmek demektir. 

İyilik ve infakın karşılığı sonuçsuz kalmayacağı bu karşılığın o yapılan iyilikten daha üstün olacağını âyette net beyan edilmektedir: “Kim, Allah’ın huzuruna iyilikle gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır.” (En‘âm,6/160)

İyilik olarak yapılan işlerin asıl faydası, bizzat o iyiliği yapanadır. Görünürde o iyilikten başkaları faydalanır sonuçta ondan en çok yararlanacak olan, iyilik sahibidir. İslâm dini yapılan iyilikleri başa kakmamanın gerektiğini, sadece Allah rızasını kazanmanın hedef olduğunu ısrarla vurgu yapmaktadır: Bu husus âyette şöyle buyrulmaktadır: “Güzel bir söz ve bir bağışlama, arkasından eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, halîmdir.” (Bakara, 2/163)

İbn Mesut’tan (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Ancak iki kişiye gıpta edilir: 1-Allah’ın verdiği malı hak yolunda harcamayı başaran kimse. 2-Allah’ın kendisine verdiği ilim ve hikmet ile yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse.” 

 

 Hakîm b. Hizâm (r.a.) anlatıyor: Hz. Peygamber’den (s.a.v.) Huneyn ganimetlerinden istedim, o da bana verdi. Sonra yine istedim yine bana verdi ve şöyle buyurdu: “Ey Hakîm! Bu dünya malı göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala engin bir gönülle ve göz dikmeksizin sahip olursa malı bereketlenir. Ama kim de hırs dolu bir kalple bu malı arzularsa tıpkı doymak bilmeyen obur bir kimse gibi onun için malın bereketi kaçar. Unutma; veren el, alan elden üstündür.” 

İnsanlık tarihinin her döneminde ibret alınacak ilginç bir olay, şöyle ki; cömertliği ile meşhur Ömer bin Ubeydullah bir gün Medine dışına çıkıp etrafı denetlerken, bir hurma bahçesinin yanından geçer,  bahçede çalışan duvarın dibinde oturmuş yemek yiyen bir çocuk görür. Çocuk bir lokma yemek yer bir lokmada yanındaki kedi ve köpeklere verir.

Ömer bin Ubeydullah durur ona bakar ve yaptığına hayret eder. Bu kedi ve köpekler senin mi diye sorar? Çocuktan hayır cevabını alınca, peki elinde sana yetecek kadar az yemeğin var niye bir lokma yiyip bir lokmada onlara veriyorsun.

 

Çocuk Ömer bin Ubeydullah’ı tanımadan şu cevabı verir: ben yemek yerken bana bakan ihtiyaç sahibi bir gözden utanırım, nasıl olurda kendi nefsimi onlara tercih ederim!

Bu cevabın karşısında şaşkına dönen Ömer bin Ubeydullah; Sen olağan üstü bir karaktere sahipsin, ihtiyacın olduğu halde bir lokma yiyip bir lokma da kedi ve köpeklere veriyorsun! Sana hayran olmamak mümkün değil.

Sonra sormaya devam eder; bu bahçede konumun ne bahçe sahibinin oğlu musun?  Çalışanmışsın? Kimsin sen?

Çocuk bu bahçe sahiplerinin yanında çalışan bir köleyim diye cevap verince, Ömer bin Ubeydullah peki bu bahçe kimin Mus‘ab b. Zübeyr 'in olduğunu söyler. Ömer bin Ubeydullah bu heyecan ve şaşkınlıkla Medine’ye döner Mus’ab b. Zübeyr’i bulur bahçeyi ve köleyi ondan satın alıp işlemleri bitirdikten sonra, geri döner.

Çocuğa şöyle der; Seni Mus’ab'dan satın aldım. Çocuk ayağa kalkar. Allah beni sana hayırlı işlerde muvaffak eyleyip utandıracak işler nasip etmesin. Ömer devam eder bu çiftliği de satın aldım. Çocuk Allah hayırlı ve bereketli eylesin der. 

Ömer devam eder… Seni Allah rızası için azad ediyorum. Artık sen özgürsün… Çocuk sevinip Rabbim senden razı olsun der. Ömer devam eder bundan sonra bu bahçede senindir der. Çocuk Rabbim size daha fazlasını kat kat versin der.   

Çocuk Ömer’e döner ve şöyle devam eder: Allah'ı ve sonrada sizi şahit ederim ki bana bağışladığın bu bahçe; bundan sonra fakir, ihtiyaç sahibi Müslümanlar için vakıf ve emanet olarak bende duracaktır. 

Ömer bin Ubeydullah şaşkınlık içinde çocuğa şöyle der: Ne kadar harikasın! Yoksul olduğun ve buna şiddetle ihtiyacın olduğu halde mi bunu vakıf ediyorsun?

Çocuk gayet kendinden emin, güven ve inançla şu cevabı verir: Allah’ın bana nimet olarak verdiği bir malda cimrilik yapmaktan onun azametinden utanırım. Bu cevabın  üzerine Ömer bin Ubeydullah “Köle bizden daha cömerttir”  meşhur sözünü sayıklayarak oradan ayrılır... 

 

Bu harika tutum ve davranış tarihe altın harflerle yazılmalı… Kanaat’ımca günümüz toplumunda kayıp olan erdemli değerlerin başında bu tutum ve davranış gelmektedir… Kıssadan hisse… Selam ve Dua ile…

 

 

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri