DR.MEHMET NAİM BOZ

KISSADAN HİSSE

 

“Şüphesiz ki münafıklar, Allah’ı aldattıklarını sanırlar. Hâlbuki Allah onların oyunlarını kendi başlarına çevirmektedir…” (Nisâ, 4/ 142)

 

“…Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldayıp dururlar…”(En'âm, 6 / 112)

“…İnsanların mallarının değerini düşürmeyin, düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın…” (A'râf,7/85)

Ebû Hüreyre’den rivayetle Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır :"Bize silah çeken bizden değildir. Bize hile yapıp bizi aldatan da bizden değildir." (Müslim, Îmân 164, Fiten 16) 

İslam hukukunda aldatma, yalan beyan, iftira, fitne çıkarmak vb. gibi söz ve eylemler günah kabul edilmekte, faillerine dünya ve ahirette cezaî müeyyideler getirmektedir.

İslam’ın evrensel inancından, güzel ahlakından nasibini alamayanlar, yeryüzünde fitne için koşanlar şüphesiz her asırda olduğu gibi Büyük Osmanlı devletinin yıkılması ile yirminci yüzyılın başından bu yana devletleri sömürmek veya inançlarından uzaklaştırmak, ruhsuz kişiliksiz bir neslin yetiştirmek için fitneciler hiç boş durmamaktadırlar. 

Algı operasyonu için her yolu mubah sayıp çeşitli hile ve desiseler ile İslâm toplumunu âdete kuşatmış durumdadırlar.  Adalet, ahlak, edep ve insani değerlerde sınır tanımayanların hile ve desiselerine bir örnek vermekle meram hâsıl olacağı Kanaat’ındayız Şöyle ki:   

Derler ya Anadolu’nun saf ve temiz insani, aynen öyle saf ve temiz ufku ruhu inancı milyonlarca sömürgecilerden üstün olan bir kişi, ihtiyaçlarının giderilmesi için köyde evinden bir kuzusunu alıp satmak için şehrin pazarına gitmek ister.

 Kuzuyu boynundan normal bir şekilde iple bağlar ve şehir yolunu tutar. Ahlak, edep, adalet, helal-haram ve insanlıktan nasibini almamış dört hırsız ondan kuzuyu çalmaya karar veririler. Ancak bu dört kişi zor kullanmadan onun beynini allak bullak ederek bu kuzuyu onun rızası ile elinden almak için bir oyun kurmak (algı operasyonu) üzerinde anlaşırlar.

  Adamın köyden şehre gideceği yolun üzerinde ondan ve sanki birbirlerinden habersiz gibi değişik noktalarda durmayı kararlaştırırlar. 

Birinci hırsız yolun başına, ikincisi yolun dörtte bir mesafesine, üçüncüsü yolun yarısında, dördüncüsü yolun bitimine yakın adam şehre varmayacak şekilde bir noktada durmak üzerinde anlaşırlar.

 Kuzunun sahibi ilk hırsızın yanından geçerken merhabalaştıktan sonra ilk hırsız adama: neden bu köpeği bağlayıp arkandan sürüp götürüyorsun diye sorar. Adam hırsıza dönüp öfkeyle cevap verir: Deli misin be? Gözün kör mü?  Aklını mı kaybettin, bu köpek değil kuzu be adam. Onu satmak için şehre iniyorum der ve yoluna devam eder. Hırsız gayet ustaca kızmadan tepki vermeden sen bilirsin benden sadece uyarmak. (Bizim Anadolu’nun saf ve temiz adamı kendi kendine mırıldanır adam resmen kör, kuzu ile köpeği fark edemeyecek kadar da ahmaktır!)  

Yoluna devam eder, kurulan bu operasyonlardan habersiz olarak ikinci hırsızın yanından geçer merhabalaştıktan sonra ikinci hırsızda çok masumane bir şekilde adama: neden bu köpeği bağlayıp arkandan sürüp götürüyorsun diye sorar? Adam hırsıza dönüp şaşkınlıkla cevap verir: Yanılıyorsun bu köpek değil kuzu. Onu satmak için şehre iniyorum der yola devam eder. ( ancak aklına bir şüphe girmeye başlar, iki adamdan duyduğu gibi bunun gerçekten bir köpek mi, yoksa bir kuzumu olduğunu doğrulamak için yolda kuzuyu yoklamaya başlar.)  

Üçüncü hırsızın yanından geçerken üçüncü hırsızda ısrarla adama: neden bu köpeği bağlayıp arkandan sürüp götürüyorsun der. Adam’ın şaşkınlığı artar, hırsıza bakar ama cevap vermez.  Kuzuyu tereddütle süzer şüphelenir koyun mu yoksa köpek mi bağlayıp satmaya götürdüğünü. (Beyni iyice allak bulak olmuş, kendinden şüphelenmiş, mırıldanarak ben de iyice bunadım galiba kuzuyu getireceğime acaba köpeği mi bağlayıp getirdim. Hele şansımı deneyip şehre ineyim orada anlaşılır kuzu mu yoksa köpek mi?)  

        Bir süre sonra dördüncü hırsızla karşılaşır merhabalaştıktan sonra, dördüncü hırsız gayet kibar kendinden emin adamın aklıyla dalga geçercesine neyin var be adam köpeği bağlayıp peşinden sürüklüyorsun! 

Bu sefer adam, artık kuzu değil köpeği güttüğünden emin olur. Dört kişinin yanılması, kuzuyu köpek görmesi, yalancı olması, mümkün değil, imkânsız…

Dördüncü hırsıza döner: Haklısın be kardeş evden çıkarken o kadar acelem vardı ki bu köpeği kuzu sanıp! Onu satmak için şehir pazarına götürmek için bağlayıp, bu kadar yol gelip, onun bir kuzu değil bir köpek olduğunu anlayamamışım! Der. Kızar köpeği tekrar köye geri götüreceğine çözüp salıverir. Emin olmak için geri gerisine evin (köyün) yolunu tutar. 

 

Hırsızlar (Fırıldaklar mı, sömürgeciler mi, aktörler mi, operasyon kurucular mı ne derseniz haklısınız ) kuzuyu alıp, zevkle ve neşeyle fısıldayarak oradan ayrılıp giderler.

Bu tip hırsızlar... Gerçekleri çarpıtarak, tersine çevirerek, aldatarak, akıllı insanları bile inandırarak, yanlış bilgilerle senaryolar üretmektedirler… 

Bu yazıyı yazarken ister istemez doğru yazılan tarihte okuduğum Cennet mekân Sultan Abdülhamid Han hazretleri aklıma geliyor… O gün devlet malını çalan tescilli hırsızlar utanmadan sıkılmadan algı operasyonu yaparak ona hırsız dediler… O gün maalesef bir kısım insanlarda bu yalana inandırdılar… İnandırdılar inandırmasına ama bin bir pişmanlık duyan oldu fakat iş işten geçmişti… Tıpkı Cennet mekân Sultan Vahdettin Han hazretlerinin vatanı İngilizlere satıyor dedikleri yalan ve iftira kampanyaları gibi…

Keşke o dönem bu algı operasyonlarına inanmadan önce İmam Şafii'nin bu sözünü hatırlamış olsalardı.  İmam-ı Şafi'ye sormuşlar: “Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?” Dedi ki: “Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür.” 

Mü’min hakkı hak, batılı batıl olarak bilip öyle inanmalı ve yaşamalıdır. Bir bilgenin dediği gibi: “İslâmiyet güneş gibidir, balçıkla sıvanmaz, göz yummakla gece olmaz gözünü yumman sadece kendisine gece yapmış olur.” Bu tiplerin hakkı tersine çevirip, batıl ve yalan olarak öne sürdüklerini şiddetle reddetmeliyiz. 

Çok dikkatli olmalıyız! Bazen bunun benzeri gibi, akıl hırsızların eylemleri altında: dinimize, maneviyatımıza,  değerlerimize, kültürümüze, vatanımıza, doğru bilgimize ve yerleşik sabitlerimize saldırılar olabilir… 

İslam dini ve onun yüce öğretilerine ortaçağ diyen zihniyetler elbette ki bu medeniyetin İlahi kaynaklı olduğunu, güneş gibi tüm asırları aydınlattığı, tüm çağlara ışık saçan mutlu ve medeni insanı yetiştirdiğini bilmeyecek kadar cahil kalmışlardır. 

İlk insan, beşeriyetin babası, Cennet görmüş, vahiy ile muhatap olmuş, doğru ve kıyamete kadar devam eden doğru bilginin muhatabı, bilgelerin bilgesi, Hz. Âdem Babamız (İlk Peygamberimiz), Hz. Havva validemize dil uzatıp terbiyesizlik yapanları şiddetle kınadığımızı ve o sözleri sarf eden mahlûka ziyadesiyle iade ettiğimizi beyan ediyoruz. 

Nemrutlar Hz. İbrahim’i ateşe atarlarken malum meşhur bir kıssa; karınca söndürmeye gitmiş, dalga geçip sormuşlar bu koca ateşi, ağzında ki suyla mı söndüreceksin? Cevaben bu suyla söndüremeyeceğimi bilmesine biliyorum da saflar belli olsun diye yola çıktım.   Evet saflar belli olsun… Kıssadan hisse… 

Her şeye rağmen İslâm inancı ve medeniyeti kırmaktan, dökmekten, alay etmekten, zülüm etmekten, öldürmekten, cehaletinde ısrar etmekten, dedikodu yapmaktan, insanları aşağılamaktan, hakaret etmekten insanları men eder. Bilerek veya bilmeyerek hata edip hatasında ısrar etmemeyi ve hemen tövbe etmeyi teşvik eder. Yüce Allah samimi olan tövbeleri de bağışlayacağını müjdelemektedir.   Bu hususla ilgili âyetlerden bir iki örnek vererek maksadın hâsıl olacağı kanaatindeyiz: “ Ancak kim işlediği zulümden sonra tövbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tövbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”( Mâide, 5/39)  Bir Başka âyette şöyle beyan edilmektedir: “Kim tövbe eder ve salih amellerde bulunursa, gerçekten o, tövbesi (ve kendisi) kabul edilmiş olarak Allah'a döner.” ( Furkân, 25/71)    Selam ve Dua ile…  

1 Yorum

Hüseyin Yalnız

Hüseyin Yalnız

13 Subat 2022
Araştırmacı ve muhtemelen akademisyen olan Dr Mehmet Naim Boz Bey e bu uyarıcı bilgi ve tecrübe yüklü paylaşımı için kal

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri