VEDAT DEMİR

Pozitif Yaşam Biçimi ve Devrim

Tarih kitaplarında pek çok uygarlığın kanlı ve sancılı devrimleri anlatılır. Şöyle bir düşünelim acaba bu insanlar neden kan, gözyaşı ve onca acı varken bu devrimlerin içinde yer almış ve mücadele etmişler?

 

Kimi zaman kişisel çıkar ve sınıf atlamak, kimi zaman inançlarını özgürce yaşamak, kimi zaman da zulümden, esaretten kurtulmak daha rahat bir yaşama kavuşmak düşüncesi ile insanlar nice bedeller ve canlar ödemiş bu devrimlerde. Tarih bu tür devrimlerle dolu… Fransız İhtilali, Bolşevik Devrimi, Küba Devrimi ve daha nicesi…

Günümüze kıyasla geçmişin tüm imkânsızlıklarına ve yoksunluklarına rağmen birleşebilmeyi başarmış, devrim ve değişim için mücadele etmiş insanların tarihini okuyor ve okutuyoruz niçin? Tarihten dersler alıp geleceğe ışık tutmak için. En azından okullarda böyle öğretiliyor. Ancak bu bugün itibarıyla pek de öyle görünmüyor. 

Neden mi? Bugün dünyayı kasıp kavuran Kovid-19 salgınına karşı bir savaş veriyoruz(!). Ve her geçen gün bu savaş büyüyor. Bugün tüm dünyayı etkisi altına almış durumda. 

 

Çağ açtığını bile söyleyebiliriz. Çünkü çağları, tüm dünyayı etkileyen olaylara göre açıp kapatıyoruz. Nitekim geçmiş zaman dilimlerinde insanların yıllar süren devrimleri, ağır bedellere ve bin bir türlü zorluklara rağmen gerçekleştirdiklerini görebiliyoruz. 

Bugünkü demokrasiler bile birçok ülkede devrim ve inkılâplarla mümkün olabilmiş. 

Son tahlilde günümüzün küresel düşmanı, mikroskobik ordusu olan Kovid-19 saldırısına karşı en etkin direniş, küresel ilaç firmaları tarafından yapılıyor ki o da ekonomik motivasyon ile oluyor. 

 

Laboratuvarda üretilen mikroskobik bir ordu mu yoksa doğal ortamında atağa geçen bir ordu mu bilemiyoruz.

 Ancak açık olan şu ki biz bu küresel devrim mücadelesinde tarihin en pasif, en tembel, sorumsuz ve duyarsız insanlık neslini temsil ediyoruz. 

 

Zira mücadelenin en temel ve en alt girişi olan kuralları bile zoraki yapıyoruz. Kovid Çağı’nda ayrışmış, birbirinden kopmuş ve birbirine düşman insanlık neslini temsil ediyoruz. 

Maskeyi takmaktan aciz, mesafeyi korumayan ve hijyene bile dikkat etmeyecek kadar, basit ve kolay mücadeleden kaçan bir insanlık nesli ile karşı karşıyayız. 

Sanmayın ki bugün bunları sadece salgın için dile getiriyorum. Bu esasında zararını gördüğümüz bütün küresel ve dâhili düşmanlara karşı aldığımız kronik refleks. 

Buradaki düşman kavramından kastım daha çok davranış ve tutumlarımızla ilgili olanlar; tembellik, cehalet, şiddet, nefret, saygısızlık, önyargı…

Bu kopukluk ve ayrışma sanırım ezelden beri doğu toplumlarının kaderinde var. Bakın tarihe ne zaman birleşmiş doğu toplumları?

Haçlıların tarihte pek çok kez zaman birleştiklerini ancak Müslümanların ya da doğu medeniyetlerinin düşmana karşı hiçbir zaman bir olduğunu görmedim. 

 

Ataleti, cehaleti, şiddeti, saygısızlığı, nefreti, önyargıları ve her şeyden önemlisi Kovid belasını bir olmanın vesilesi kılıp tüm bu yukarıda saydığım düşmanlara karşı devrim yapmanın zamanı gelmedi mi? 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri